Çoktan kırıldı
Elindeki kadehi çevirdiğinde içindeki altın rengi sıvı hafifçe dalgalandı. Kadını izlemenin güzelliğini hala unutmadığını fark etti, Agâh. Onu en son ne zaman gördüğünü, onunla en son ne zaman konuştuğunu bile hatırlamamasına rağmen dans edişini, saçlarının savruluşunu, adımlarının zarafetini hatırladığını da. Onunla birlikte olduğu zamanların üzerinden ne kadar geçerse geçsin ona hayran olmaktan vazgeçemeyeceğini de fark etti. Ondan özür dileyecekti. Kadının bir adamı bırakıp her değişen ritimle birlikte bir başkasıyla dans etmeye başlamasını izlerken istemsizce gülümsedi. Tanrım! Onu görmek iyi gelmişti. Üzerindeki kırmızı elbisenin açılan eteklerini, siyah topuklularının bileğini saran zarif kemerlerini, saçları arasındaki beyaz çiçeklerle bezeli tacını izledi. Ondan özür dileyecekti. Onun geçmişten gelen neşesi, kendi içindeki o sonsuz ağrıyı biraz olsun bastırdığında uzun zaman sonra ilk kez derin bir nefes aldı. Sarhoş olmasa burada olmaktan, kadını görmekten bu kadar mutlu olup olmayacağına emin olmasa da kadının zarafetini hatırlamak iyi hissettirmişti. Performans bittiğinde kadehte kalan son yudumu da içip ayaklandı ve kadını ayakta alkışladı. Ondan özür dileyecekti. En azından son üç kadehtir kendine aynı şeyi tembihlemişti. Neden buradaydı? Neden gelmişti? Dudaklarında bir anlığına beliren gülümseme solarken kadını izlemeye devam etti. Onu hatırlamak ona yaptığı her şeyi hatırlattı. Ondan özür dileyecekti.
Veronica, Agâh'ı nezaketle eteklerini kaldırıp sırayla dans ettiği adamların elini tutarak salondakileri selamlarken görmüştü. Yüzündeki gülümseme bir an için titredi. Burada olması... Buraya gelmiş olması garip ve... Kırıcıydı. Ellerini göğsünde birleştirerek eğildi ve seyircilerini bir kez daha selamladıktan sonra sahneden indi. Aynı anda Agâh cebinden çıkardığı birkaç elliliği masaya bırakarak kadının peşine takılmıştı. Güzel Veronica... Uzun kumral saçlarıyla, normalden kalın dudaklarıyla, her zaman kısık baktığı bal rengi gözleriyle salondaki her adamı ayartabilecek kadar güzel Veronica... Onu ilk gördüğü anı hatırladı adam. O andan itibaren iki yıl birlikte geçirdikleri her anı da. Kadının neredeyse aceleci adımlarla perdelerin arasında bir kaybolup bir belirmesini izlerken onu ne kadar kırık dökük bıraktığını da hatırladı. Yine de... Buradaydı. Kaç tane içmişti? Hatırlamıyordu. Ama sarhoştu. İlk kez sarhoş olduğunun farkına varan bir adam gibi hayretle durdu ve duvara yaslanıp ürkek gözlerini ona diken kadına baktı. Onu sevmişti miydi? Hayır. Onu sevebilir miydi? Hayır. O halde neden buradaydı? Eliza'dan kalma o büyük yarayı Veronica mı iyileştirecekti? Güzeller güzeli Veronica... Ne kadar da ürkekti! İlerleyip kadının tam önünde durdu. Ondan en az bir baş uzundu. Sağ avucunu kadının yanağına dayayıp "Merhaba," diye mırıldandı. "Veronica."
"Neden geldin?"
"Bilmem." Kadını öpmek için hafifçe eğildi. "Önemli mi?"
"Agâh..." Kadın adamın kıskacından çıkarak başını itiraz edercesine iki yana salladı. Nazikçe nemlenen gözlerini kurulayıp "Yapma," diye mırıldandı. "Ben senin canın her acıdığında yaranı saracak o kadın değilim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayışığı Grisi
RomanceSevdiğin kişi için ne kadarını feda edebilirsin? Kariyerini? Hayatını? Sahip olduğun her şeyi? Eliza hepsini feda etti. Ya başkası için her şeyini feda eden bir kadını ne kadar daha karşılıksız sevebilirsin? Agah sabırla sevdi. Bu hikaye kanatları...