İstiridyelerin Kestiği Yer

4.4K 388 29
                                    

Hala tuzlu akar kanım
İstiridyelerin kestiği yerden...

Eliza kendini neşeli bir kalabalığın içinde bulduğunda uzun bir süre ne yapacağını bilemeyerek yalpalamıştı. Sera Gece LEVI, onu kalabalığa bırakıp eşinin yanına çekilmişti. Yanında, sağ yanında yarası olan, yakışıklı, uzun boylu -oldukça uzun boylu- bir adam ve ufak tefek eşi oturuyordu. Onların tatlı atışmaları sırasında adamın sık sık sağ yanındaki yarayı kaşıdığını fark ettiğinde gözleri istemsizce Agâh'ı bulmuştu. En azından bu alışkanlığı kimden edindiğini öğrenmişti. Dudaklarında küçük bir gülümseme kıpırdandı.

"Ne iş yapıyorum demiştin?"

"Henüz demedi, hayatım." Kadın kaşlarını alaycı bir tavırla havalandırdı. "Yaşlandıkça babana benzemeye başlayacağını kim bilebilirdi?"

"Babamdan daha yakı..."

Eliza "Balerinim," diye araya girdi. "Daha doğrusu balerindim."

"Dansı bırakmak için çok genç değil misin?" Kara, Aras'ın karnına hafifçe dirsek attığında adam tatsızca homurdandı. "Bu gücün kaynağı ne hayatım? Anlatmak ister misin?"

Adama aksi bir bakış atarak kadına döndü. "Sera tanıştırdı ama bu kalabalıkta eminim adımızı unutmuşsundur, Eliza'cığım." Artık yaşlılık lekeleriyle kaplı elini nezaketle genç kadına uzattı: "Ben Kara, bu huysuz da Aras."

"Memnun oldum." Gülümsedi. "Doğrusunu isterseniz; Sera'nın söylediği bütün isimler birbirine karıştı."

Kara anlayışlı bir bakış atıp "Ediz ve Tuna," diyerek Agâh ve Devrim ile koyu bir sohbete dalan genç adamları işaret etti. "Bizim çocuklarımız."

"İkizler sanırım?"

Aras "Pek emin değilim," diye mırıldandı. "Öyleler miydi hayatım?"

"Öylelerdi, hayatım." Kara tatlı bir kibirle omuz silkti. "Huyları pek benzemez." Adam, kadına manidar bir bakış attı. "Ediz'in kucağında oturan minik afacanın adı Masal. O da bizim torunumuz. İki yaşına girmesine az kaldı."

"Annesi İdil sanırım." Eliza ilgiyle bir kez daha babasının kucağında keyifle oturan afacana baktı. "Piyano eğitmeni."

"İdil'i hatırlamana şaşırmıyoruz." Aras suratını buruşturarak endişeyle Ada'nın peşinde bir o yana, bir bu yana koşturan İdil'e baktı. "Sesi, kabuslarımın soundtracki."

Kara "Hayatım," diye uyardı. "İdil duysa çok kırılır."

"Ağız tadıyla şikayet bile edemiyorum." Ayaklanıp üstüne başına çekidüzen verdi. Görünmez yarasını kaşıyarak, Kara'ya yaramazca göz kırptı: "Gidip de Mete'ye sataşayım."

Adam, Sera ile Mete'nin olduğu tarafa ilerleyip huysuzca mangala baktı ve duyamadıkları bir şeyler söyledi. Mete'nin yüzünde beliren ifadeden olumlu bir şeyler olmadığını anladığında Eliza küçücük gülümsedi. Yaşlı kadın eş zamanlı "Mete ile pek anlaşamazlar," dediğinde Eliza ona döndü. "Daha doğrusu, anlaşma şekilleri anlaşamamak."

"Bu oldukça..." Bir an için alt dudağını sarkıtarak doğru kelimeyi aradı. "Sıra dışı."

"Oldukça kibarsın tatlım. " Mai elindekileri masaya bırakarak tam karşısına oturdu. "Yerinde olsam çok daha yaratıcı tabirler kullanabilirdim."

Kara "Henüz kalabalığa alışamadı," diye araya girdi. "Yoksa bu alışmış halin mi?"

"Ben..."

"Yok." Mai hafifçe masanın üzerinden genç kadına doğru eğilmişti. Tek kaşını sakin bir tavırla havalandırarak, baştan ayağı Eliza'yı süzdükten sonra "Sanmıyorum," diyerek geriye çekildi. "Çekingen birine benzemiyor."

Ayışığı GrisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin