Reddedilemeyen Kadın
Rasim ile birlikte yaptıkları kısa kahvaltının ardından, yaşlı adam genç kadının ilacı içtiğini görene kadar beklemiş, sonra da görevi Levent'e devredip evine dönmüştü. Zaten daha o çıkar çıkmaz da İlayda gelmişti. Elindekileri hemen ofise bıraktığında büyük stüdyoda bir bankta öylece oturan Eliza'yı fark etmişti. O yana doğru yürüdüğünde camların olmadığını fark ettiğinde yaşadığı şokla olduğu yerde kaldığında Eliza sinirleri bozularak gülmeye başlamıştı. Olduğu yerde donup kalan genç kadın, Eliza'nın delirdiğini düşünmüştü. Hayır. Henüz gerçek bir delilik yoktu. Eliza "Belli olmaz," demişti kadının sorusuna. Bu gidişle yakında gerçekten delireceğim. İlayda öğrencilere haber vermek için bir süreliğine gözden yittiğinde elindeki kahveye tatsız bir bakış attı. Delirmiş miydi? Bari mutlu bir deli olsaydı. Elindeki kahveyi banka bırakarak ayağındaki bandajı değiştirmek için ilk yardım çantasını yanına çekti. Ayağından çok, kırılıp dağılan ruhunu sarabilmeyi dilerdi. Böylece yeniden bir bütün gibi hissedebilir, bu hastalıklı ruh halinde sıkışıp kalmazdı. Dalgınca ayağındaki bandajı çıkarıp su toplayan yaraya baktı. Artık sarmasına gerek yoktu. Oksijenli suyla temizleyerek üzerine gazlı bez yapıştırdı. Hala ayakkabı giyebileceğini sanmıyordu, yine de babetlere geçiş yapabilecek gibiydi.
"Tanrım! Ayağına ne oldu?"
"Pointler kesti." Rahat bir tavırla omuz silkerek ayağına yeniden peluşunu geçirdi. "Küçük bir şey."
"Öyle olsa..." İlayda kapıdan giren adamla bir an için susarak, adamı baştan ayağa süzdü. "Bu yakışıklı da kim?"
Eliza gerisine döndüğünde elinde kaskıyla onlara doğru yürüyen adama bakarak istemsizce gözlerini devirdi. İlayda'nın adama bakışındaki o kadınsı parıltıyı fark ederek boğazını temizlemişti. O da adamın yakışıklı olduğunun farkındaydı ama adama soyarcasına bakmanın da gereği yoktu. Genç kadın mahcup bir tavırla bakışlarını adamdan çekerken "Yani... Şey... Belli ki yanlışlıkla buraya gelmiş," diye kekeledi. "Yoksa burada ne işi olabilir ki?"
"Şurada cam bir duvar yok muydu Eliza?"
İlayda, adamın doğrudan kadına hitap etmesiyle daha da mahcup olarak ayağa fırladı. "Ben içeriye geçip diğer çocuklara da haber vereyim o zaman." Adama baş selamı vererek hızla yanından geçti. Agâh kadının arkasından çapkın bir gülümseme atarken uykusuz görünen Eliza'ya döndü.
"Sarhoşken gerçek bir baş belası değilsen..."
"Basit bir kaza." Ofisin camlarından hala Agâh'a kaçamak bakışlar atan kadını fark ederek, bir kez daha gözlerini devirmekten alıkoyamadı kendini. "Neden burada olduğunu söyleyecek misin?"
Kadının yanına oturarak kaskını yere bıraktı: "Bandajı değiştirmişsin."
"Pansuman yaptım sadece."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayışığı Grisi
RomanceSevdiğin kişi için ne kadarını feda edebilirsin? Kariyerini? Hayatını? Sahip olduğun her şeyi? Eliza hepsini feda etti. Ya başkası için her şeyini feda eden bir kadını ne kadar daha karşılıksız sevebilirsin? Agah sabırla sevdi. Bu hikaye kanatları...