Şansın varken kaç!

4.1K 345 20
                                    

Şansın varken kaç!

Devrim, elleri cebinde bir süre stüdyonun dışında dikildi. Buraya defalarca kez gelmiş, Eliza'yı rahatsız etmekten de onu dans ederken izlemekten de defalarca kez keyif almıştı. Kadın dostu olduğundan beridir, yani Devrim kalbinin ona ait parçasını söküp attığından beridir, onu küçük kardeşine kaptırdığından beridir hep biraz buruk ve hep biraz hasta hissetmişti. Hasta değildi. Uzun zamandır grip bile olmamıştı hatta ama işte... O his, o bulantı, o... O çaresizlik hep orada, göğüs kafesinin arasında bir yerde, hatta belki de organlarının içinde durup büyümüş, boy vermiş, kaburgalarını yarıp geçmişti. Bir ara adam hissettiği acının, göğüs kafesinde büyüyen ağacın ve belanın diğerleri tarafından görülebileceğinden bile endişe etmişti. Öyle somut bir hayal kırıklığı yaşamıştı. Ama işte, bugün burada dikilirken eskisi kadar küflü ve karanlık hissetmiyordu. Eliza'nın bu kadar yakınında olmaya başladığından beridir duygularını daha net bir şekilde anlamlandırabiliyordu. Eğer kadın ona doğru bir adım atsaydı, Deniz'den önceyi kastediyordu, ona doğru akardı. Biliyordu. Ona öyle kör kütük aşık olurdu ki... Agâh'ın saklayamadığı ve saklamaya zerrece çabalamadığı bakışları kadar koyu ve karanlık hissederdi. Bir kıvılcıma bile ihtiyacı olmadan tutuşur, kadınla birlikte yanıp giderdi. Tek bir hücresi bile sağ kalmazdı, Devrim'in. Belki de, içten içe, en çok da bu nedenle kadına onu seçmediği için minnettardı.

Paketi çıkarıp dudaklarının arasına bir tane sigara sıkıştırdı. Bu sigaradan sonra içeriye girecekti. Bakışları yerdeki izmaritlere takıldı. Beş tane. Yani en az beş keredir kendiyle aynı pazarlığı yapmıştı. Ama bu sondu. Adam içeri girecek ve kadını görecekti. En iyi ihtimalle. Kaçmamış ya da dışarı çıkmamışsa. Sonuçta ikisi de ihtimal dahilindeydi. Neden içeriye tıkılıp kalsındı ki? Belki bir ev aramaya başlamıştı ya da bir iş. Her ikisine de eşit derecede ihtiyacı vardı. Sigarası sandığından çabuk biterken huysuzca homurdandı. Merve Lal değildi konu. Yalnızca Merve Lal değildi en azından. Merve Lal ve kıvır kıvır saçlarıydı. Yoksa Merve Lal ve çilleri miydi? Yoksa Merve Lal ve o mahcup gülümsemesi miydi? Şansın varken kaç! diye bağırdı iç sesi. Oğlum Devrim, sen bu kadar salaklaştığına göre kesin aşık olursun!

Devrim iç sesine "Abartma," diye karşılık verdi. "Altı üstü kontrol etmeye geldim."

İç sesinin yanıtlamasına izin vermeden kapıdan girdi. Güvenliğe selam vererek salona geçti. Büyük salonda çalışan ve yaşları en fazla 10-11 olan balerinleri gördüğünde gülümsedi. İçlerinde yetenekli olan bir-iki tanesini hemen fark etmişti. Ne de olsa bir dalgınlık anında ve dahası Eliza'yı tavlamak için o da bir bale sınıfında yer almıştı. Yaptığı salaklığı düşününce hafifçe güldü. Gözleri yönetim odasına kayarken bir an için fark ettiği siluetle hayretle büyüdü. Büyük stüdyonun önündeki bankta, dizlerini burnuna kadar çekip içeride dans eden küçük balerinleri hayranlıkla izleyen kızı gördüğünde kalbinin tatlı bir şekilde karıncalandığını hissetti. Kız gözlerini kocaman açmış, neredeyse kırpmadan provaları izliyor, tatlı tatlı iç çektiğinde omuzları inip kalkıyordu. Belli ki onlara özeniyordu.

"Yaşın geç sayılmaz," diye seslendi. "Bu kadar dertlenme!"

Kız yakalandığını fark ederek irkilmiş, ayaklarını banktan sarkıtıp "Dertlenmiyorum," diye hırlamıştı. Bakışları suçlu suçlu balerinlere kayarken "Sadece," diye mırıldandı. Sesi kısılırken adamın gelip yanına oturmasıyla rahatsızca adama yer açtı. "Çok güzeller."

"Balerinlere ilgin mi var?" Kızı alaya alarak hafifçe omuz silkti. "Yoksa kadınlara karşı..."

"Elbette ki, hayır!" Merve Lal homurdanarak gözlerini devirmiş, ardından adama karanlık bir bakış fırlatıp huysuzca dudak bükmüştü. "Küçükken hep bir balerin olmak istemiştim. İnsan büyüyünce..." Dalgınca bakışları adamın yüzünde gezindi. "Hayata yetişmeye çalışmaktan gerçekte ne istediğini unutuyor."

Ayışığı GrisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin