Not: Zamanımız Tükeniyor isimli bölümü okumuş muydunuz?
Sevgilim
"Gülümse biraz sevgilim."
Riccardo'nun arabasındalardı. Küçük, sevimli bir antikaydı. Adamın bu arabayı yedi yıldır garajında sakladığına dair yaptığı esprileri duyuyordu ama Eliza'nın adamla ilgilenecek hali yoktu. Evden çıktıklarından beridir tek kelime etmemiş, bakışlarını camdan dışarıya çevirip mağazaları ve insanları izlemeye dalmıştı. Kafası öyle dağınık, aklı öyle karışıktı ki... Son bir haftadır kadının ilgisini çekebilen hiçbir şey yoktu. Mesela artık arayabileceği, acısını paylaşabileceği bir Agâh yoktu hayatında. Gözleri dolu dolu oldu. Onu sevmenin bu kadar acınını acıtması normal miydi? Sanki biri narkozsuz ruhundaki dişleri çekiyordu. Bir yandan adamı özlüyor diğer yandan ona kızıyordu. İlk kez... Bütün kariyeri boyunca ilk kez gerçekten düşmüştü. Ve ilk kez biri onu elinden tutup ayağa kaldırabileceğine inandırmıştı. Eliza'nın seçtiği karanlık yoldan çıkarıp onu yeniden aydınlığa çekmişti. Oysa ki Eliza uzun zamandır umuttan yoksundu. Sonra ne olmuştu peki? Kendini toparlayabilmek için döndüğü sahneden kovulmuştu. İlk kez... Hayatında ilk kez biri onu kovuyordu. Üstelik saçma sapan, ipe sapa gelmez bir sebeple... Yeterince iyi olmadığı için falan değil. Öyle olsa bir damla gözyaşı dökmezdi kadın. Oysa şimdi elinde yarasını sarabileceği ne vardı? Haksızlığa uğramıştı. Bu gururunu kırıyordu. Kabuğundan çıkarılıp atılan bir kaplumbağa kadar yuvasız hissediyordu kendini. Çıplak etine değen her şey her yanını sızım sızım sızlatıyordu. Gücü yoktu. Yalnızdı. Sahneye dönemiyordu. Agâh'a gidemiyordu. Annesiyle yaptığı konuşmadan sonra -yaklaşık yirmi yıl önceydi bu konuşma- ilk kez derin bir çaresizliğin içinde hapsolup kalmıştı ve yanında yalnızca Riccardo vardı. Onu gülümsetebilmek için sürekli çabalıyordu. Yanına geldiği o günden beridir -ki bu iki gün önceydi- her şey olduğundan daha kötü bir haldeydi. Yine de onu terk etmiyor ve istikrarla yanında kalmak ve onu toparlamak için uğraşıyordu.
"Her cümlenin sonuna sevgilim kelimesini eklemekten keyif mi alıyorsun?"
"Her duyduğunda suratını buruşturmanı seviyorum." Adam çapkınca kaşlarını havalandırdı. "Hem havalı duruyor."
"İyice delirdin."
"Nope." Adam sağa çekip arabadan inmeden önce son kez kadına baktı. "Deliren sensin, Eliza. Ağlamayı bırak..." Gözlüğünü takıp yüzüne en havalı gülümsemelerinden birini yaydı. "Ve lütfen artık biraz gülümse."
"Sanki bu gerçeği değiştirir."
"Değiştireceğini sanmam."
Yüzündeki gülümsemeyi silip kapısını açan valeyle birlikte hızla arabadan çıktı. Kadının kapısını açmak için hareketlenen valeden müsade isteyerek kapıyı kendisi açtı ve tutması için kadına elini uzattıktan sonra "Sana bayılmıyorum," dedi sessizce. Kameraları fark ettiği için yüzüne yeni bir gülümseme kondurup hafifçe kadına doğru eğilerek "Ama o küçük orospudan daha çekilirsin," dedi. Eliza bunun bir hakaretten çok, küçük bir öfke parıltısı olduğunu bilecek kadar uzun zamandır tanıyordu, Riccardo'yu. "Hem o sinsi yılan seni devirebilecek kadar büyümedi daha."
"Küçük yaşta büyük başarı."
"Dedi kalbi olan sürtük." Kapıda onları bekleyen gazetecileri görünce öfkesi yüzünden yavaşça silindi. Adam muhabirlere doğru ilerleyerek herhangi birinin önünde durdu ve Eliza'nın beline kolunu dolayarak "Gülümse," dedi tembihleyen bir tonla. "Bu fotoğrafın güzel çıkmasını istiyorum."
"Günaydın!!!"
Fotoğrafların ardından birkaç kamera aynı anda çekime başladı. Sıradan sorulardan sonra güzel bir muhabir araya girerek "İki gündür hayranlarınız fotoğraflarınızı twitterda paylaşıp ne kadar yakıştığınızdan bahsediyor," diye atıldı. İkisi de aynı anda ışığı yanan kameraya doğru dönmüş ve kadınla yüz yüze gelmişti. Kadın ilgi çekebilmekten memnun olduğunu saklamadan "Hatta sizin için #ElRic diye bir hashtag bile oluşturdular," diye devam etti. Mikrofon doğrudan Eliza'nın ağzına dayanmıştı ama kadın oralı bile olmadı. Bugüne kadar kaç kez bir magazin muhabirine sevgilisinden bahsetmiş, ilişkisini anlatmıştı ki? "İlişkinizin bu kadar gündemde olması sizi rahatsız etmiyor mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayışığı Grisi
RomanceSevdiğin kişi için ne kadarını feda edebilirsin? Kariyerini? Hayatını? Sahip olduğun her şeyi? Eliza hepsini feda etti. Ya başkası için her şeyini feda eden bir kadını ne kadar daha karşılıksız sevebilirsin? Agah sabırla sevdi. Bu hikaye kanatları...