Evlenelim mi?

2.2K 227 2
                                    

Not: "Yaralı Aslancık" bölümünü okumuş muydunuz?

Evlenelim mi?

Merve Lal gecenin üçünde yumruklanan bir kapıyla gözlerini açmıştı. Önce yanındaki boşlukta Devrim'i aramış, adamın bugün gelmediğini hatırladığında endişeyle telefonunu bulmaya çalışmıştı. Adam yokken onun varlığına alışmış her yanı özlemle sızlamaya devam ediyordu. Bundandır belki, telefonu ararken bile parmakları adamdan kalma çukurdan ayrılmamıştı. Kapıdaki yumrukların sıklığı artmakla kalmadı, aynı zamanda kapı zili de aralıksız çalmaya başladı. Panikle ayaklanıp kapıya doğru ilerlerken polisi mi yoksa Devrim'i mi arayacağını düşündü. Sonra da ne olursa olsun önce Devrim'i aramaya karar verdi. Titreyen elleriyle telefonu kulağına götürürken bu gürültüye Fenerbahçe marşıyla çalan bir cep telefonunun sesi karışmıştı. Göğsü bir körük gibi inip kalkarken dehşetle kapıya baktı. Telefon üçüncü çalışında açılana kadar kadın ne yapacağını bilemez bir halde kulağında telefon, üstünde dizleri çıkmış yazlık pijaması ve endişeden rengi solmuş yüzüyle kalakaldı.

"Kapıyı aç, Merve Lal."

Devrim buradaydı. Kapının diğer tarafında. Delirmiş gibi kapıyı yumruklayan, zile basıp duran adamdan başkası değildi. Apartmandakilerin söylendiğini, Devrim'i kınadığını ve açılan kapıların birer ikişer kapandığını duydu. Korkudan ne yapacağını şaşırmış bir şekilde baş parmağını damağına bastırıp hafifçe ittirdi. Endişesi azalmış mıydı? Evet. Muhtemelen. En azından kapıdaki Devrim'di -ki bu şu an için iyi bir şey miydi emin olamadı. Suratına kapanan telefonu kapının yanındaki ayakkabılığın üzerine bırakıp sakinleşmek için derin bir nefes aldıktan sonra kapıyı açtı. Kapı pervazına yaslanmış adamın hayran olduğu cam mavisi gözleri kısılmış, bembeyaz yanakları alkolün etkisiyle kızarmıştı. Ona kızmak ile uzanıp onu öpmek arasında gidip gelirken karşı komşusunun "Dağ gibi çocuk ne hallere düşmüş," diye homurdandığını duyduğunda öfkeyle kaşlarını çattı. Ne hali vardı canım? İçip içip kapıya dayanmasını Merve Lal mi istemişti yani? Bu tamamen onun kendi... Kendi suçu muydu? Devrim, Deniz alkolü bırakmaya çalıştığından beridir içmiyordu ki! Bir şey mi olmuştu acaba? Kendisini izlemeye devam eden adama endişeyle baktı. Dudağının kıyısındaki o küçücük gülümseme olmasa endişeden solup sararacak, olduğu yere yığılıp kalacaktı.

"Merve Lal sen beni neden sevmiyorsun?"

"Ay yazık ya... Böyle adam sevilmez mi?"

Devrim'e asılan komşularına daha fazla dayanamayarak kıvırcık kafasını adamın kolunun altından geçirip "İçeri girsenize siz," diye hırladı. "Sevgilimle ilgili yorumlarınızı da kendinize saklayın!" Ona dik dik bakmaya devam eden kızlara "Uykunuz yok mu sizin?" dedi öfkeyle. "Girin içeri!"

"İyi be!" Sarışın olan kapıyı kapatmadan önce "Kalacak yere ihtiyacın varsa," diye seslendi. "Bizde kalabilirsin, Devrim."

"Bana bak..."

Çat. Kapı çat diye kapandı. Merve Lal yeniden adamın kolunun altından geçerek öfkeyle kaşlarını çattı. Sanki çilleri alev alev yanıyordu. Devrim derin bir nefes alıp başını hafifçe sağ omzuna yatırdı. Yaralı bir kedi yavrusu gibi görünmese Merve Lal adama kızgın kalabilirdi. Ama şu durumda, o böyle çipil çipil mavi gözlerini kendisine dikmiş bakarken bu mümkünmüş gibi görünmüyordu. Adamı içeriye çekerek kapıyı ayağıyla ittirdi ve kendi ağırlığının iki katı olan adamın kolunun altına girip beline sarıldı. Tanrım! Kedi yavrusu mu demişti? Adam bir şeyler homurdanmaya, onu neden sevmediğini sormaya ve biraz daha saçmalamaya devam etti. Onu koltuğa bırakırken az daha kendisi de düşüyordu. Ama direndi. Ona değmeye çalışan ellerine engel olarak, endişeden çarpan kalbini susturarak güçlü durmaya çalıştı ve ellerini beline dayayıp kaşlarını çatarak "Neden bu kadar içtin?" diye sordu. Adam umursamaz bir tavırla omuz silktiğinde "Kalbime indiriyordun, lanet olasıca," diye homurdandı. "Anahtarın yok mu senin?"

Ayışığı GrisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin