Scandal in Paris

2.3K 244 15
                                    

Scandal in Paris

"Eliza'ya ulaşamıyorum."

Devrim homurdanarak diğer tarafa dönüp uyamaya devam edince Merve Lal adamı sarsarak "Duyuyor musun?" diye sordu. Adamın bir şeyler homurdanıp ağzını şapırdatmasıyla adamı tekrar sarsma ihtiyacı hissetti. "Devrim üç gündür Eliza ile konuşmadım." Adam 'domuz gibidir o' tarzında bir şeyler mırıldandığında gözlerini devirerek "Devrim, Agah da üç gündür Eliza'ya ulaşamıyormuş!" dedi aksi bir sesle. "Sence bu normal mi?"

Devrim ilk kez gözünü açtı ve kızın endişeli yüzüne baktı. Tanrım! Sabahın bu saatinde nasıl böyle güzel olabiliyordu? Başını yastığından hafifçe kaldırırken "Geri dönmemiş mi?" diye sordu. Bir yandan da eliyle esnemesini kapatıyordu. Dün gece salondaki ses sistemiyle ilgili bir sorun çıktığı için eve ancak sabaha karşı dönmüştü. O ve Merve Lal son bir haftadır birlikte yaşıyordu -tabii buna birlikte yaşıyorlar demek ne kadar doğru olurdu bilmiyordu, Devrim. O Eliza'nın odasında, kız da kendi odasında kalıyordu. Onun sataşmalarına, sevgi gösterilerine eskisi kadar ürkek yaklaşmıyorsa da onu hala kendisinden uzak tutan bir şey olduğunu anlıyor ama bunun ne olduğuna dair en ufak bir fikir yürütemiyordu.

"Hayır." Tatsızca saçlarını karıştırdı. "Gittiğinden beridir ilk kez böyle bir şey yapıyor."

Kaşları huysuzca çatılırken kızı da kendi yanına çekerek yatmasını sağladı. "Belki çok çalışmaktan ölmüştür," diye homurdandı. Merve Lal endişeyle göğsüne vurunca "Tamam, tamam," dedi. "Şakadan anlamıyorsun hiç güzelim."

"Böyle şaka mı olur?" Adamın mavi gözleri sonunda tamamen açıldı. Ama zavallının gözleri kan çanağına dönmüştü. Uzanıp sevgiyle onları öpmek istediyse de Merve Lal kendini tuttu. "Annesini arasan?"

"Ve Eliza beni bıçaklasa?"

"DEVRİM!"

"Lütfen, güzelim. Çok yorgunum." Esneyerek yeniden gözlerini kapattı ve burnunu kadının boynuna dayadı. Ah Merve Lal şuracıkta bu yakınlıktan ölüp gidecekti! "Uyanınca bütün Paris'i tek tek arayacağım."

Adamın uykulu sesiyle iç çekerek "Ama," diye itiraz etti.

"Söz veriyorum."

"Arayacaksın?"

"Söz dedim ya güzelim!"

Adamın solukları yavaşlarken kız adamla bu kadar yakın durmanın tehlikelerini düşünüyordu. Ona aşık oluyordu ve korkuyordu. İlk kez bir sevgilisi olmuyordu ama Devrim diğerlerine hiç benzemiyordu. Onu tanıdıkça ona kapılıp gitmekten daha çok korkar olmuştu. Evet, onu seviyordu. Sevmemek gibi bir şansı bir an için bile olmuş muydu ki? Adam onun kahramanıydı. Ama sevgilisi... Şefkatle adamın saçlarını okşadı. Şu adamın iki metre olduğuna kim inanırdı? Bir kedi gibi kıvrılıp uyuyabiliyordu işte. Yüzündeki o sevimli huzur, Merve Lal'in kalbini düğümlüyordu. Korkutuyordu da. O, adam gibi değildi. Adamın ailesine benzer bir ailede de büyümemişti. Anne ve babası emekli olalı iki yıl oluyordu. Ankara'da üç odalı bir evleri vardı. Kendilerince basit bir düzenleri vardı. Hem komşuları da sık sık evlerine girip çıkardı. Evin o kalabalığını hala bile özlüyordu, kız. Mütevazı, küçük bir dünyaydı bu. Davet beklenmez, birine gidildiğinde bin tane protokolle bai etmek zorunda kalınmazdı. Ailesi tiyatroyu ellerinden geldiğince takip ederlerdi ama sanata duydukları ilgi bu kadardı. Ne bir yönetmen olan Devrim'i ne de bir zamanlar baş dansçı olan Deniz'i kabullenemezlerdi. İyi insanlar olmadıklarından değil de... İkisi de onlar için çok uzak, çok farklıydı. Hatta ailesi için onlar başka bir hayata aitti. Bir kere sanatçı kısmına da zaten güven olmazdı.

Ayışığı GrisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin