Bir Balerin
Bir balerin sahnenin ortasında parmak uçlarında dönüyordu. Eliza'dan başka bir balerindi bu. Uzun, ince bir fiziği vardı. Pembe tonlarında giyinmiş, sarı saçlarını sıkıca tepesinde toplamıştı. O dönünce... O sahnede dönerken Eliza kadının zerafeti hakkında yorum yapamayacağını düşündü. Ama tekniğinin hala geliştiğini görebiliyordu. Dans ederken çok küçük taşmaları oluyordu. Otuz iki kez parmak uçlarında dönmeye yükseldiği her seferde birkaç santim yerinden kayıyordu mesela. Göze batacak kadar belirgin değilse de gözden kaçacak gibi de değildi. Eleştirmenlerin onu nasıl parçaladığını hayal edebiliyordu, Eliza. Ona yapılan eleştirilerin bir benzerlerinin her yerde olduğunu tahmin edebiliyordu.
Dans eden kadın ondan bir-iki yaş küçük olmalıydı. Hatta birkaç gazetede ondan 'veliaht' diye bahsedildiğini okumuştu. Onun veliahtı... Bu farkındalıkla birlikte kesif bir acı boğazında birikti ve en sonunda soluğu kesildi. Yirmi altı yaşındaydı. Vicdan azabının altında ezilerek sahneden indiğinde, dansı bıraktığında, emekli bir balerin gibi dans okulu açtığındaysa yirmi beş. Ne kadar uzak kalmıştı her şeyden. En son ne zaman seçmelere girdiğini bile hatırlamıyordu mesela. Bir yere geldiğinizde, bir yere kadar yükseldiğinizde seçim yapma lüksü sizde oluyordu. Eliza bu duyguyu unutmuş, bir amatöre dönüşmüştü. Tuhaf, kekremsi bir tat hissetti dimağında. Sahnedeki kadının selam verdiğini hayal meyal fark etti. Kadının mutluluğunu, yüzünün duruluğunu görebiliyordu. Sıkıca topuz yapılmış saçlarından bir-iki tutam kayıp yüzüne dökülmüş, üzerine giydiği kazağın bir kolu omzundan aşağı kaymıştı. Havlusuyla boynunu kurularken sahnenin önüne doğru ilerledi. Eliza tam da o anda, kadının tavrındaki o özgüveni tanıdığını fark etti. Rolü aldığını bilmenin, kimsenin onunla yarışamayacağından emin olmanın verdiği özgüven kadına son derece tanıdık hissettirdi. Saçma bir şeydi ama bu his boğazına bir yumru oturmasına sebep oldu. Midesi hissettiği öfkeyle acıdı.
"Sanırım bitti."
Isaac çevresine bakınırken Eliza'yı görmese, kadın onların yanın gelecek gücü bulabilir miydi? Adam gülümsedi. Sahiden gelmişti. Buradaydı ve dansa geri döndüğünü anlamak için ona bir kez bakmak yeterdi. Çantasının askısını sıkıca kavramış -öyle ki eklem yerleri beyazlamıştı. "Bitmedi," diye girdi araya. Kadının gözlerindeki o tanıdık hırs adamın gülümsemesini yüzüne daha da yaydı. Vladimir'in kaşları anlamadığını belirtircesine havalanırken konuşmasını "Biri daha var," diye sürdürdü. "Geleceğine inanmadığım için adını listeye yazmamıştım."
Ve Vladimir döndüğünde hala dalgınca sahneye bakmayı sürdüren kadını gördü. Kaşları hissettiği kızgınlıkla çatıldı. Ters bir şeyler söylemek için araladığı dudakları "Merhaba Vladimir," diye konuşmaya başlayan Eliza ile kapandı. "Çok zaman oldu, öyle değil mi?"
Adam kanının hızlandığını, vücudunun bir yay gibi gerildiğini ve öfkeli bir damarın alnında patladığını hissetti. Onunla bir şeyler yaşamışlardı. Çok uzun bir zaman önce. Kadın o aptala gitmeden çok önce... Hatta garip ve kendince, kadının buna inanmadığını bilse de, onu gerçekten sevdiği zamanlar olmuştu. O çok zaman öncesinde. Sadece baş balerini olarak değil; kadını olduğu gibi sevmişti. Hırsıyla, en iyi olmak için gösterdiği o üstün çabayla, diğerlerinin saldırılarından kurtulmak için hafifçe paranoyaklaşmasıyla sevmişti. Gittiğinde, o aptal için Paris'i terk ettiğinde öfkeden üç ay hiçbir provaya katılmamış, hiçbir balerini izlememişti. Onun gibi bir yeteneğin, onun gibi bir kadının parmakları arasından kayıp gittiğini bilerek bir süre gerçek dünyaya adapte olamamıştı. Ve şimdi buradaydı. Öyle mi? Dalga mı geçiyordu bu kadın? Onu terk etmişti. Onu ve Paris Balesini bırakıp gitmişti. Ne uğruna?
"Seçmeler için bir şansım var mı?"
"Adın listede yok."
"Bu daha önce hiç sorun olmamıştı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayışığı Grisi
RomanceSevdiğin kişi için ne kadarını feda edebilirsin? Kariyerini? Hayatını? Sahip olduğun her şeyi? Eliza hepsini feda etti. Ya başkası için her şeyini feda eden bir kadını ne kadar daha karşılıksız sevebilirsin? Agah sabırla sevdi. Bu hikaye kanatları...