Yukarıda Evangelist - Whirlwind Of Rubbish var. Dinlemenizi gönülden isterim. :)
İçindeki meleği kanatlarından kavra
Karşısındaki kadına bakarken Deniz pişmanlıkla dağıldığını hissetti. Onu hiç... Hiç böyle harap görmemişti. Bütün canı çekilmiş, rengi solmuş, yüzü sırılsıklam olmuştu. Sanki olduğu yerde ufalmış, ufala ufala en sonunda görünmez bir yaraya dönüşmüştü. Konuşmak için sesini aradı ama bulamadı. Ona en başında bunu yapan, ona böyle acımasızca saldıran, onu kanatlarından kavrayıp kıran oydu. Hırsı gözünü kör etmişti. O zaman... O zaman hırsı gözünü kör etmişti. Eliza'ya, sevgilisine ve aynı zamanda dostuna, ne olacağını hiç düşünmemişti. Onun incinebilir olduğunu, onun da kırılıp dökülebileceğini tahmin etmemişti. Öyle acımasız, öyle kusursuz, öyle katıydı ki birinin ya da bir şeyin onun kalın kabuğunda yara açması imkansız gibiydi. Ama açmıştı! Onu darmadağın etmişti. Onu hayal kırıklığına uğratan asıl şey, Ivan'ın onu terk etmediğini öğrenmesi değildi; Deniz'in ona bunu bile bile yapmasıydı. Onu kandırmasıydı. Onu kan revan içinde bırakmasıydı.
"Eliza ben..." Yutkunarak sustu. Önündeki şişe şimdi çok daha dostane görünüyordu. Parmakları şişeye uzanmak için karıncalandı. "Özür dilerim."
"Je ne veux pas entendre ça, Deniz." (Bana bunu söyleme, Deniz.) Kesik kesik soluklandı. Parmakları cansızca yanaklarını kurularken en sonunda aklına adamın eline tutuşturduğu sudan bir yudum almak geldi. "Neden?" Yargılayan bakışlarını adama dikti. "Pourquoi avez-vous?" (Neden yaptın?)
"Ben ona aşık olduğunu..."
"Saçma," diye kestirip attı. Rahatsız edici bir kahkahayla sarsılırken gözyaşları yeniden akmaya başlamıştı. "Bütün bunlar çok saçma." Oturduğu koltukta kıpırdanırken gülümsemesi eriyip gitti. Ellerini koltuğa sürterek "Bu koltuğu ben seçtim," diye mırıldandı. "Bu evi, balkondaki o salıncağı, okumaktan nefret ettiğin halde sevdiğin kitaplığı, eski evimden gelen o avizeyi... Bu evdeki her şeyi ben seçtim."
"Eliza..."
"Sana olan şey için kendimi o kadar çok suçladım ki..." Alaycı bir tavırla başını iki yana salladı. "Her şeyi gerimde bıraktım. Buraya gelmek için değer verdiğim her şeyden vazgeçtim."
"Eliza ben..."
"Oysa..." Gözünden sızan damlaların yüzünde açtığı yollar artık seçilemeyecek kadar çoğalmıştı. Derin bir nefes alarak son kez gözlerini kuruladı. Bir daha Deniz için ağlamayacaktı. Bir daha içinde Deniz olan hiçbir cümleye ağlamayacaktı. Bir daha onun adı geçen hiçbir cümleye kırılmayacaktı. "Sen bundan çok daha kötüsünü yaptığın halde hayatına devam edebildin." Elinde ısınmaya başlayan bardağa eğdi gözlerini. "Benim kendimi harap etmemi izledin. Ve hiçbir şey yapmadın."
"Eliza ben seni..."
Adamın sözünü "Saçma," diye kesti tekrar. "Öyle saçma ki verdiğin hiçbir yanıt bu yaptığını unutturmayacak." Rahatsız edici bir sessizlik çökerken Deniz kadının haklı olduğunu kabullendi. Onu sevmiş miydi? Evet. Bundan hiç şüphesi yoktu ama aynı zamanda onu yok etmişti. Onu o yapan her şeyi almıştı elinden. Belki ilk ve tek gerçek aşkını da ondan aldığı şeyler arasında sayabilirdi. "Devrim'i tercih etmeliydim."
"Ne?"
"Onun beni sevdiğini biliyordum ama öyle çok korkmuştum ki..." Bakışlarını kaldırıp adama çevirdi. Ona bakmaya bile tahammül edemiyordu ya, yine de gözlerini çekmedi. "Onu gerçekten sevebilirdim ama bir kez daha..."
Deniz öfkeyle ayaklanarak balkonun cam kapısına doğru ilerledi. Hep bu cümleyi duymaktan korkmamış mıydı? Bunun için Devrim'e o kadar tahammülsüz, o kadar öfkeli, o kadar kızgın değil miydi? "O da biliyordu." Eliza'nın kalbine yeni bir bıçak soktuğunu bilerek, acımasızca devam etti. "O da Ivan'ın seni terk etmediğini biliyordu." Eliza'nın soluğunun kesildiğini duyduğunda arkasını dönüp ne halde olduğuna bakacak cesareti bulamadı kendinde. "Beni bu oyun için nasıl ikna ettiğini sanıyordun?" Gözlerini kapatarak bir an için bekledikten sonra devam etti. "O da hepimiz gibi yeteneğine aşık oldu, sana değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayışığı Grisi
RomanceSevdiğin kişi için ne kadarını feda edebilirsin? Kariyerini? Hayatını? Sahip olduğun her şeyi? Eliza hepsini feda etti. Ya başkası için her şeyini feda eden bir kadını ne kadar daha karşılıksız sevebilirsin? Agah sabırla sevdi. Bu hikaye kanatları...