Karanfil Kokuyor
Bir karanfil, yağsa yağmur
Büyülense yeniden dünya- Meral ÖZBEK
Agâh koltukta uyuyakalmış genç kadının karşısındaki tekliye oturmuş; dirseklerini dizlerine, çenesini de avuçlarına dayamış kadını izliyordu. Gözleri ağlamaktan şişmiş, burnunun ucu kızarmıştı. Yine de öyle zarif bir hüznü vardı ki insanın boyun bükesi geliyordu. Oturduğu koltuktan doğrularak kadının yastıktan düşen boynunu kadını uyandırmaktan çekinerek dikkatlice düzeltti. Koltuğuna geri dönmek yerine yanı başına oturarak kadınla yüz yüze geldi. Onu bunca darmadağın eden şey neydi bilmiyordu ama buna katlanamazdı. Kadının hüznü onun için tahammül edilmesi en imkansız şeydi şu an için. Elinin sırtıyla nazikçe yanağını okşadı. Gözyaşlarından kalma o yapış yapış his hala duruyordu. Sanki bin gün boyunca yıkasalar kadını, o acı ve ıstırap oracıkta durmaya devam ederdi.
Çalan telefonunu aceleyle cebinden çıkararak susturdu. Ekranda yanıp sönen 'Devrim' yazısına bakarken bakışları istemsizce kadına kaydı. Devrim kadın hala eve dönmediği için endişelenmiş olmalıydı. İçinden bir ses Eliza'nın bunu istemeyeceğinden emindi. Kararsızlıkla kaşlarını çattığında gri gözleri kaşları altında dumanlandı. Yine de adam bilmeliydi; en azından bilmesi bütün şehri ayağa kaldırmasını engellerdi.
"Burada," diye mırıldandı. Ayaklanarak pencereye doğru ilerledi. "Endişelenme diye söylüyorum."
"Meraktan kafayı yedim!" Devrim öfkeyle homurdanmaya devam etti. Bir yandan da odanın içinde volta atıyor olmalıydı. "Daha önce söyleyemez miydin?"
"Pek iyi durumda değil." Sıkıntıyla gözlerini ovuşturdu. "Aklıma..."
"İyi durumda değil de ne demek?"
Adam tatsızca "İyi durumda değil işte, Devrim," diye homurdandı. "Ben de neyi olduğunu bilmiyorum."
"Ne olmuş ola..."
"Bilmiyorum." Bakışları camdaki yansımaya kaydığında endişeyle gerisine döndü. Kadın çıplak ayaklarını koltuktan sarkıtmış ona bakıyordu. Bir hayalet kadar renksizdi. "Sonra konuşuruz."
"Agâh!!!"
"Sonra konuşuruz," diye yineledi. "İyi geceler!"
Telefonu adamın suratına kapatarak elinde tuttu. Kadının gözlerinde biriken gözyaşlarını bu mesafeden bile görebiliyordu. Telefonu az evvel kalktığı tekliye atarak kadına doğru ilerledi. Bir şey söylemesine gerek kalmadan kadın adama yer açmış, yeniden göğsüne sığınmıştı. "Ben..." Kendini açıklamak için gireceği çaba Eliza'nın başını iki yana sallamasıyla başlamadan bitti. Kadının cansızca gözyaşlarını kurulaması üzerine gözlerini kapatarak soluklandı. Sormak için diline gelen bütün sözcükleri bir bir yuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayışığı Grisi
RomanceSevdiğin kişi için ne kadarını feda edebilirsin? Kariyerini? Hayatını? Sahip olduğun her şeyi? Eliza hepsini feda etti. Ya başkası için her şeyini feda eden bir kadını ne kadar daha karşılıksız sevebilirsin? Agah sabırla sevdi. Bu hikaye kanatları...