∞***
Bakışların sonsuz kuyu misali,
sen baktıkça ben içine düşüyorum Yusuf misali...
***
Ali karşısında uyuyan meleğini izliyordu saatlerdir. Onu kucakladığından beri baygındı Ahsen. Hastaneye gelip olanları anlatınca bir de doktorlar uyutmuştu genç kızı. İkinci serumu bitmek üzereydi ama kız hala uyanmamıştı. Uyanmasını da istemiyordu içten içe Ali. Uyandığında yaşayacağı acı zaten bekliyordu kapıda. Biraz daha beklese iyi olurdu. Sevdiğinin canı yanarken Ali nasıl rahat dursundu?
Gelin Ağasını ve Rahşan Hanımı hastaneye getirip doktorlara emanet ettikten sonra geldiği hızla geri dönmüştü. Tabii hastaneye bir dolu adamını nöbetçi diktikten sonra. Silahını alıp kaçan kızdaydı aklı. Bir delilik yapmasından korkuyordu. Elini o şerefsizlerin kanına bulamasından korkuyordu. Tamam, yaptıkları asla yanlarına kalmayacaktı ama bunu sevdiğinin, bakarken doyamadığının, yapmasına gerek yoktu. Bunu bizzat kendi yapmaya hazırdı. Tek dileği geç kalmamış olmasıydı.
Son anda yetiştiğinde kız silahı ateşlemişti ama Allah'tan ıskalamıştı. Hanım Ağası nasıl ıskalamıştı hala inanamıyordu. Çünkü biliyordu ki kız silah kullanmada çok iyiydi. Talimlerde hedefi on ikiden vururdu. Ağabeyinden küçük yaşta öğrenmişti silah kullanmayı. Öğreteni usta olunca öğrenende en az onun kadar iyi oluyordu işte.
Şimdi karşısında savunmasızca yatan meleğini izlerken ne yapacağını düşünüyordu. Telefonu çaldığında acelece çıktı odadan.
''Ağabey, ne yapalım çekelim mi fişini?''
''Hayır, sakın! O it öyle acısız bir ölümü hak etmiyor. Uyanacak... Uyanacak ki nefes alırken öldürelim. Acıların en dibini yaşatalım. Uyansın ki Ali'nin gazabını tatsın. Siz sadece uzaktan izleyin. Durumunu da doktordan takip edin. Ama kimse anlamasın. Kapısındaki itlere yakalanırsanız sizi, günlerce aç bırakılmış köpeklere yem ederim. Anladın mı beni?''
''Ağabey zaten kimse yok ki kapısında. Kapısını bırak hastane çevresinde bir tane bile Miroğlu adamı yok. Ama sen merak etme.''
''Nasıl kimse yok?''
''Yok ağabey. Bildiğin kimse yok. Bizde şaşırdık. Hatta dedik acaba bizden habersiz başka bir yere mi götürdüler? Bizzat ben girdim yanına kontrol ettim. O itin ta kendisiydi.''
''Siz bunu da araştırın bakalım. Altından istemediğimiz bir şey çıkmasın. O ite benden başka kimse zarar vermeyecek anladın mı? Ölmeyecek şerefsiz, ben öldürmeden.''
''Tamam ağabey. Sen merak etme. Ben sana haber veririm önemli bir şey olursa.''
Telefonu kapattığında aklında tek bir soru vardı. Neden o iti kimse korumuyordu? Üstelemedi. Nasıl olsa öğrenirdi. Şimdi önceliği başkaydı.
Biraz önce çıktığı odaya döndüğünde Ahsen yavaş yavaş uyanıyordu. Hemen yanına koşup ani hareket etmesini engelledi.
''Al-ali. Ne oldu bana? Neden hastanedeyim?'' Bir eliyle ağrıyan başını tuttuğunda diğeriyle de yataktan destek alarak kalmaya çalıştı.
''Bayıldın Hanım Ağam.'' Yaşananların ne kadarını hatırladığını bilmeden detaya girmek istemedi. Hanım Ağasın da gelin ağasının yaşadığı gibi bir sinir krizi geçirmesini istemiyordu. Sevdiği doğrulurken arkasındaki yastığı düzeltti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AH SENDE (TAMAMLANDI)
General FictionKor olmuş elem dağı bir semer misali sarmıştı bedenlerini... Kalp ağrıtıcı feryatlar dilleri zorluyor, bir türlü dökülmeyen vaveylalar boğaz yakıyordu. Suskunluk en sarsıcı tepkiydi. Ağzı bıçak açmıyor, kederli gözler asla kurumuyordu. Derdi veren R...