***
Bir insan aşık olunca; kıskanır, bağırır, kısıtlar, hesap sorar, sahiplenir... Ama anlayana işte...
***
Uzaklardan bir yerlerden rahatsız edici bir ses duyuyordu genç kız. Öyle rahatsız ediciydi ki hiç susmadan devam ediyordu. Birinin şu sesi susturmasına ihtiyacı vardı. Lanet ses beynini kemiriyordu resmen. Başı ağrıdan çatlarken bir de bu ses ağrısına ağrı katıyordu. Başını gömdüğü yastığının altından kaldırdı. Üzerindeki örtüyü bir kenara fırlatıp sesin kaynağını aradı. Yatağın başında susmadan çalmaya devam eden telefonunu gördü. Açtığı tek gözünü de kapatıp telefona uzandı. Elleri telefonla buluşunca ses bir anda kesilmişti. Hayattaki şansı da buydu işte Ahsen'in. Her şey ona eziyet için gönderilmişti. Telefonu sertçe aldığı yere koyup kafasını biraz önce çıkardığı yastığın altına koydu. Tam tekrardan uykuya dalmak üzereydi ki telefon yine çalmaya başladı. Arayan kimdiyse yaratıcı küfürleri bir bir yediği kesindi. Hızla yataktan kalkıp telefonu cevapladı.
''ALO!'' sinirinden arayanın kim olduğuna bile bakmamıştı. O kadar çok sinirliydi ki telefonu sıkmaktan elleri kasılmıştı. Arayan kişi telefon açılınca böyle bir tepki beklemiyordu. Beklemediği tepki karşısında biraz ürkmüştü bile.
''Kızım nerdesin ya? Seni bekliyoruz kaç saattir.'' Ahsen karşıdan gelen cevapla afallayıp kalmıştı. Sinirini bile unutmuş olayı anlamaya çalışıyordu. Kim neyi niye bekliyordu?
''Pardon?''
''Kızım sana diyorum. Amma naz yapın sende sabahtan beri ağaç ettin milleti. Şarjım bitti zaten, başkasından arıyorum. Daha fazla bekletip sinirlerimi zıplatma benim. Acele et!''
''Ne diyorsun sen be?''
''Ulan hala naza çekiyor. Nerdesin lan sen? Söyle geliyorum oraya. Geleyim de gör bakalım naza çekmeyi.'' Ahsen hiçbir şey anlamamıştı. Başının ağrısı algılamasını çok güçleştiriyordu. Arayanın yanlış kişiyi aramış olabilme ihtimalini bile düşünemiyordu. O söylenenleri kendi şahsına algılıyor ve sinirleri daha da bir geriliyordu.
''Lanlı lunlu konuşma benle! Se-''
''Kızımız iyi aile kızı ya ay pardon, kusura bakma lütfen. Bilemedim ben, kötü konuştum değil mi?'' Ahsen sözünün kesilmesine ayrı adamın dediklerine ayrı sinir olmuştu. Zaten had safhada olan siniri şimdi Everest'in tepelerine kadar çıkmıştı.
''Sen benim sözümü nasıl kesersin? Kimsin lan sen?''
''Kim olduğumuzu da unutmuş. Şuna bak! Bak kızım naza çekiyorsun, ağırdan satıyorsun ama bana gelmez öyle şeyler. Ben koşamam senin peşinden.''
''Ne naza çekmesi ya, ne ağırdan satması? Sen neden bahsediyorsun?''
''Güzel taktik. Belki başkalarında işe yarar ama bende mümkün değil be güzelim.'' Adamın pişkinliği Ahsen'i daha fazla delirtmişti. Sesinin yüksekliği gittikçe artıyordu.
''Güzelim mi? Nerden güzelin oluyorum lan ben senin?''
Adamın kahkahası kulaklarına dolduğunda artık sabredecek gücü kalmamıştı genç kızın. ''Geçen gece öyle demiyordun ama.'' Adamın söylediği son damlayı da taşırmıştı. Telefondaki adama bağırışına salondan Yavuz bile koşarak gelmiş olayı anlamaya çalışıyordu.
''Kimsin lan sen? Ne demeye getiriyorsun? Nerdesin lan? Söyle yerini sana haddini bildireyim. Söyle lan. Bak geliyorum korkma söyle. Çok bir şey yapmayacağım. Azıcık hastanelik olursun o kadar.'' Yataktan kalkıp önüne çıkan adamı kenara itekledi. Telefondaki adama iyi bir ders vermesi gerekiyordu. Dolaba yönelip birkaç parça kıyafet çıkardı. Yavuz genç kızın ne yapmaya çalıştığınına anlam verememişti. İçerden sesleri duyup geldiğinde telefonda biriyle kavga ettiğini anlamıştı ama ciddi ciddi gidip adamı dövebileceğine ihtimal vermiyordu. Genç kız dolaptan çıkardığı bluzu üzerindekileri çıkarmadan giymeye çalışırken Yavuz onu durdurmaya çalışıyordu. Kolundan tutulmasıyla omzuyla kolu arasına sıkıştırdığı telefonu eline aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AH SENDE (TAMAMLANDI)
General FictionKor olmuş elem dağı bir semer misali sarmıştı bedenlerini... Kalp ağrıtıcı feryatlar dilleri zorluyor, bir türlü dökülmeyen vaveylalar boğaz yakıyordu. Suskunluk en sarsıcı tepkiydi. Ağzı bıçak açmıyor, kederli gözler asla kurumuyordu. Derdi veren R...