Bölüm 47: 'Adamlarını da al ve defol konağımdan!'

44K 2.2K 56
                                    







***


Ne aşk biri ile beraber olmaktır ne de beraber olmak aşktır. Aşk sevilmeyi hak eden uğruna yaşamını harcamaktır.


***






        Melek gözyaşlarına umursamadan Berfin'in odasına girdiğinde Ahsen sırtını yatak başlığına dayamış, sessizce uyuyan Berfin'i izliyordu. Melek'i öyle görünce gerçekleri öğrendiğini anlayan genç kız da dolan gözlerine mani olamamıştı.

        Ne yapacağını şaşırmış Melek kız kardeşinin yatağına oturdu. Hıçkırıklarını tutmak için çaba sarf ediyordu. Berfin'i uyandırmak istemezdi. Fakat Berfin zaten sakinleştiricinin etkisiyle uzun bir süre daha uyuyacaktı. Kardeşinin elini avucunun içine alıp okşamaya başladı. Ahsen ise sessizce ağlarken karşısındaki sahneyi izliyordu. Şu kısacık hayatında yaşamadığı şey, sevdiklerinin çekmediği çile kalmamıştı Ahsen'in. Bunların daha ötesi var mıydı emin değildi. Daha neler yaşayacağını sadece Allah bilirdi.

        Melek'in Berfin'in elleri üzerindeki ellerini tuttu Ahsen. Başka nasıl destek olabilirdi ki? Kardeşinin başına gelenleri öğrenmiş bir ablayı nasıl avutabilirdi?

        Gözyaşlarını silip yengesine baktı Melek. Bir kez daha ağabeyinin ne kadar şanslı olduğunu düşündü. Berfin'i bir an olsun yalnız bırakmıyordu Ahsen. Ne yüce bir yüreği vardı genç kızın. Yaşananlara rağmen hiçbir zaman kötü bakmamıştı ailesine. Yanlarında olmuştu hep, tıpkı şimdi olduğu gibi. Birlikte çok daha güzel bir hayatı hak ediyorlardı. Ama hayat bir türlü onları rahat bırakmıyordu. Tek bir dileği vardı artık Melek'in de: Rahat bir nefes almak.

        Ahsen'in kollarında ağlamaya devam etti bir müddet. Kimse yoktu ki kollarında ağlayacak. Annesi olanlardan bir haber odasında uyuyordu. Öğrendiğinde neler olacaktı kim bilir? En büyük korkusu annesine bir şey olmasıydı. Zaten yolunda giden bir sağlığı yoktu. Tansiyonu en büyük problemleriydi. Meryem Miroğlu kızın başına gelenleri öğrendiğinde ayakta durabilecek miydi orası muammaydı.


                                                                                              ***


        Melek kollarında uyuya kaldığında Ahsen'de kendisini yorgun hissediyordu. Genç kızı yavaşça Berfin'in yanına bırakıp odadan ayrıldı. Yavuz'un ne durumda olduğunu merak ediyordu. Yanlış bir şey yapmasından da oldukça endişeliydi. Önce yatak odasına baktı ama orada kimse yoktu. Çalışma odasında olduğuna kanaat getirdiği adamı görmek için adımlarını oraya yönlendirdi.

        Herkes kötü bir gün geçirmişti fakat Yavuz'un çok daha fazla yıprandığına emindi. Kız kardeşini o vaziyette görmenin ona ağır geldiğinin farkındaydı. Yavuz ile uzun bir süredir birlikteydi. Neredeyse artık her halini biliyordu. Sevindiği, üzüldüğü, sinirlendiği, kızdığı, umursamadığı, endişelendiği zamanlara binlerce kez şahit olmuştu. Ama bu gün gözlerinde gördükleri bambaşkaydı. Yavuz Arslan Miroğlu'nun canı yanmıştı ve bu Ahsen'in yüreğini daraltıyordu. Kendine mantıklı bir çözüm gösteremese de yüreğinin sıkıştığını, kalbinin ağzına kadar geldiğini hissediyordu. Genç adam en zor anlarında yanında olduysa Ahsen'in de onun yanında olması gerekiyordu. Bunu ona borcu olarak görüyordu.

        Çalışma odasının kapısını yavaşça açıp içeriye göz gezdirdi. Yavuz koltuklardan birine uzanmıştı. Gözleri kapalıydı ama uyuduğunu düşünmüyordu. İçeriye girip kapıyı ardından kapattı. Adamın uzandığı koltuğun karşısındaki koltuğa geçip oturdu. Dirseklerini dizlerine dayayıp başını ellerinin arasına aldı. Başı ağrıyordu ama bu şuan düşündüğü en son şeydi.

AH SENDE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin