Alıntı zamanı...***
Ahsen göğsündeki ağırlıkla gözlerini açtığında Arslan'ın boynu dizlerine düşmek üzereydi. Arslan'ın başını hızlıca yakalayıp tekrar göğsüne koydu. Çocuğun başından yayılan sıcaklıkla gözlerini tamamen açıp üzerindeki şekerparesi elverdiğince toparlanmaya çalıştı. Arslan'ın alnını iki eliyle kontrol edip ateşini ölçtü. Elleriyle tam olarak anlayamamıştı. Bu sefer dudaklarını çocuğun alnına dayadığında gerçeğin farkına vardı. Çocuğun vücudu oldukça sıcaktı. Çocuğun ateşi vardı. Balkondaki sedirde uyuya kaldıklarına inanamıyordu.
Nasıl böyle bir ihmalkârlık etmiş olabilirdi? Havanın serinliğini bile bile küçük çocuğun burada uyumasına nasıl göz yummuş olabilirdi? Böyle mi anne olacaktı evladına? Bu nasıl annelikti? Daha ilk dakikadan yaptığı hatanın telafisi var mıydı?
Arslan'ı kucağına aldığı gibi içeri girdi. Küçüğü sıcak kucağına daha çok sinmiş kucağında resmen büzüşmüştü. Çok üşüdüğü her halinden belliydi. Şimdi bir de titrediğini fark etmişti Ahsen. Arslan'ı yatağa bırakıp üzerindekileri çıkarmaya başladı. Aslında direk hastaneye gitmeyi düşünmüştü fakat yine de üzerindekileri çıkarıp miniğini soğuk tutması gerekiyordu. Arslan neredeyse çırılçıplak kaldığında dolaptan çıkardığı battaniyeye sarıp tekrar kucakladı. Odadan çıkıp merdivenleri koşar adım inmeye başladığında avluda birkaç kişinin hala uyumadığını ateşi sönmemiş yemek kazanlarının başında durduklarını gördü.
''Ahsen kızım? Ne oldu?''
''Arslan ateşlendi Gülsüm abla. Hastaneye götürüyorum.''
''Ahmet! Yetiş hanımıma.'' Gülsüm Hanım Ahmet'e seslenip adamın mutfaktan çıkmasını sağladı. Ahsen çoktan konak kapısına gelmiş Ahmet'i bekliyordu. Arslan bu haldeyken araba kullanamazdı. Küçüğünün kucağından indirmeye niyeti yoktu.
''Hayırdır gelin Ağam?''
''Hemen hastaneye gitmemiz lazım. Arslan'ın çok ateşi var.''
Ahmet koşup arabanın arka kapısını açtı. Ahsen kucağında Arslanla arka koltuğa yerleştiğinde Ahmet direksiyona geçmiş sürmeye başlamıştı.
Kısa süre sonra hastaneye vardıklarında Arslan müşahede odasına alınmış ateşi düşürülmeye çalışılıyordu. Ahsen yüksek ateş yüzünden kendinde olmayan miniğinin başından bir an olsun ayrılmıyordu. Gece yerini gündüze bırakırken gün doğmaya başlamıştı. Uykusuzluk ve yorgunluk Ahsen'in benliğini ele geçirirken genç kadın direniyor, küçüğünün durumundan kendini sorumlu tutuyordu. Ahsen bütün yorgunluğuna rağmen bir an olsun gözünü kırpmamıştı. Arslan yerinde kıpırdanıp yavaş yavaş uyanmaya başladığında ateşi biraz olsun düşmüştü.
''An-ne?''
''Kuzum?'' Ahsen Arslan'ın yatağına oturmuş ne söyleyeceğini dinliyordu.
''Ne oldu?''
''Bir şey olmadı bebeğim. Sadece biraz hastalandın, doktor amcalar da seni iyileştirdi.''
''Babamı da iyileştirdiler mi?'' arslan annesine soru dolu gözlerle bakıyordu. Doktor amcalar babasını iyileştirsin, yanında olsun istiyordu.
Genç kadının buna verebilecek bir cevabı yoktu. Oğlunun başına bir öpücük kondurup küçük çocuğa sarıldı. Ne diyebilirdi ki? Diyemezdi. Diyemedi.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AH SENDE (TAMAMLANDI)
General FictionKor olmuş elem dağı bir semer misali sarmıştı bedenlerini... Kalp ağrıtıcı feryatlar dilleri zorluyor, bir türlü dökülmeyen vaveylalar boğaz yakıyordu. Suskunluk en sarsıcı tepkiydi. Ağzı bıçak açmıyor, kederli gözler asla kurumuyordu. Derdi veren R...