Herkese merhaba :) Geç gelen bölüm için herkesten özür diliyorum. Hafta sonu çok yoğundum o sebeple yeni bölümü paylaşamadım. İki bin küsürlük bir bölüm sizleri bekliyor.Geçen bölümün çok fazla beğenilmediğini düşünüyorum. Bunda en büyük etken muhtemelen benim. Beklentiyi çok yüksek tuttum galiba. Bir daha bölümlerden önce böyle bir şey yapmayacağıma kendi adıma söz verdim :D İnşallah sözümü tutacağım :) (Ama şimdi Ahsen- Yavuz ikilisinin olduğu bölümü de abartmazsam olmuyor :) Çok seviyorum ne yapayım ? :D )
Kurgu giderek yerine oturuyor. Yapbozun parçaları bir bir tamamlanıyor :) Bu da demek oluyor ki sona doğru ilerliyoruz. Son dediysem hemen final düşünmeyin sakın. Daha var gibi :) en azından son düzlüğe girdik diyebiliriz. Gerçi yazan benim, ben ne yazarsam o :) Bitirmem bitirmem bana kalmış ama çok da fazla sulandırmadan tadında bırakmak tek temennimdir.
Neyse lafı fazla uzatmaya gerek yok. Siz bölümü okuyun, okuduktan sonra oy verin, yorum yapın, yeni bölümü sabırsızlıkla bekleyin ben de size güzel güzel bölümler yazayım :)
İyi okumalar....
***
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, kelimelerinse kifayetsiz olduğunu, bu derde düşmeden önce.
***
Yavuz arabasını Karahan Konağı'nın önünde durdurmuş Ateş'i beklemeye başlamıştı. Sabah arayıp haberleştikten sonra günler sonra ailesiyle yaptığı huzurlu bir kahvaltıyı yarım bırakmıştı genç adam. Üstelik kahvaltıya Berfin de inmişken. Bu huzurlu günlerin daim olması için çabalıyordu o da. Başka bir şey için değil.
Uyandığında Arslan'ın Ahsen'in göğsünde uyuduğunu görüp bir süre ikiliyi izlemişti. Gece harika uyumuştu ve şimdi de güzel uykusunu taçlandırıyordu. Ahsen uyandığında uyuma numarası bile yapmıştı Yavuz ama çalan telefonuna mecbur uyanmak zorunda kalmıştı. Ateş bu güzel anı mahvetmişti ama olsundu yakında böyle çokça an yaşayacağına emindi.
Ateş konak kapısından çıktığında arabadan inip selamladı onu.
''Günaydın.''
''Günaydın. Gideceğimiz yer uzak mı?''
''Ben de tam bilmiyorum hiç gitmedim ama galiba biraz uzak bir köymüş. İstersen tek araba gidebiliriz.'' Yavuz iki arabanın kendilerini yavaşlatacağını düşünüyordu. Dün adamının verdiği haberle hesaplar arasındaki para transferlerinin kim tarafından yapıldığını öğrenmişti. Boran Karahan ve Eşref Tekin arasındaki transferler oldukça ilginçti. Eşref Tekin'in kim olduğu hakkında en ufak bir bilgisi yoktu. Adamından da sadece adresini öğrenebilmişti. Boran Karahan'ın oldukça korumalı hesabına Eşref Tekin tarafından düzenli olarak para transferi yapılmıştı. Paranın kaynağı da Zafer Miroğlu ve Murat Karahan'ın hesaplarıydı. Para Murat ve Zafer Ağa tarafından elden Eşref Tekin'in hesabına yatırılıyor sonrasında başka bir banka hesabına aktarılıp Boran Karahan'a transfer ediliyordu. Babalarının öldüğü güne kadar devam eden bu para akımı çok garipti. Babalarının neden böyle bir şey yaptığına anlam veremiyordu Yavuz. Fark edilmemek için bu kadar çetrefilli bir yol seçilmesini anlıyordu ama bu kadar çaba nedendi onu anlayamıyordu. Adresini buldukları ve birazdan ziyaret edecekleri Eşref Tekin'in buna bir açıklık getirmesi tek temennisiydi.
''Peki, o halde vakit kaybetmeden gidelim.'' Ateş Yavuz'un arabasına binip adamı bekledi. Dün Yavuz'un kardeşine olan bakışlarını ve Emirhan'ın anlattıklarını aklından çıkaramıyordu. Yanındaki adama karşı hem mahcup hissediyordu hem de ağabey kıskançlığı duyuyordu. Ateş Karahan'ın başını hep kardeşleri belaya sokuyordu, arkalarını toplamak neden hep Ateş'e düşüyordu ki sanki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AH SENDE (TAMAMLANDI)
General FictionKor olmuş elem dağı bir semer misali sarmıştı bedenlerini... Kalp ağrıtıcı feryatlar dilleri zorluyor, bir türlü dökülmeyen vaveylalar boğaz yakıyordu. Suskunluk en sarsıcı tepkiydi. Ağzı bıçak açmıyor, kederli gözler asla kurumuyordu. Derdi veren R...