Bölüm 48: 'Bana kendimi korumayı sen öğrettin ağabey, unuttun mu?'

44.8K 2.2K 33
                                    







***


Sen kalbime saplanan bir sevda kurşunusun ya onu orada bırakacaklar ya da çıkarıp canımı alacaklar.


***








        Yavuz annesinin odasından çıktığında nefes alamadığını hissediyordu. Az önce yaşadığı an hayatında yaşadığı en zor anlardan biriydi. Henüz kardeşini koruyamadığı için kendine olan öfkesiyle bile yüzleşememişti. Bir türlü yalnız kalamıyordu. Yalnız kalıp düşünmeye ihtiyacı vardı. Berfin'i korumak için düşünerek hareket etmek zorundaydı. Aybar Çiyeşan'ın durdurulduğunu zannetmiyordu. Bir an önce buna bir çözüm bulmalıydı. Yaslandığı duvardan uzaklaştı. Kendi evinde ne yöne gideceğini bile kestiremiyordu artık.

     ''İyi misin?'' Kendisine hitaben konuşan cılız sesi duyduğunda etrafına bakındı. Kapının diğer tarafındaki duvarda biraz önce kendisi gibi duran kızı görünce biraz olsun rahatladığını hissetti. Konuşup konuşmamakta kararsız gibi duran kızı izledi bir süre. Sorusuna cevap vermemişti çünkü cevap belliydi. İyi değildi Yavuz. Biraz önce sinir krizi geçirip uyuya kalan annesi iyi değildi, başına gelebilecek en kötü şeyi yaşamış ve hala sakinleştiricinin etkisiyle uykuda olan kardelen çiçeği iyi değildi, ne yapacağını şaşırmış, kime gideceğini şaşırmış meleği iyi değildi. Yavuz Arslan Miroğlu nasıl iyi olsundu?

     ''Berfin'in yanındaydım. Hala uyuyor. Ağabeyim ve diğerleri çalışma odasında seni bekliyor. Meryem anne nasıl?''

     ''Melek yanında. Ağlarken uyuya kaldı. Tansiyonu çok düzensiz. Onun için endişeliyim.'' Bıkkınlıkla havaya verdiği nefesin ardından açık gökyüzüne baktı. Henüz öğle bile olmamıştı. Omzunda hissettiği eller ile bakışlarını kıza çevirdi. Yanına geldiğini fark etmemişti.

     ''İyi olacağız. Biliyorsun. Bu zamana kadar olduk, bundan sonrada olacağız.'' Kızın güven veren bakışlarının ardından 'birlikte mi?' diye sormak geçti Yavuz'un içinden. Çünkü 'birlikte' cevabına o kadar çok ihtiyacı vardı ki... Fakat bu sorunun ne yeriydi ne de zamanı. Zamanı geldiğinde elbette soracaktı bu soruyu, usulünce, adabınca....

         Ahsen ve Yavuz çalışma odasında içeri girdiğinde herkes endişeli gözlerle birbirine bakıyordu. Durum değerlendirmesi yapılmış, uygulanacak kararı almak için Yavuz'u bekliyorlardı. Gerçi karar belliydi. Kimse Berfin ve Ali'ye dokunmayacaktı ama bu nasıl olacaktı kimse bilmiyordu. Ortada bir de genç bir kızın hayatı vardı. İşler çok karışıktı.

     ''Yavuz Ağa, Aybar Ağa bir şekilde istediğini yapar biliyorsun. Ne yapacaksın?'' Azer Ağa bir yerden konuya girerek küçük çaplı toplantıyı başlattı. Aslında şuan odada bulunan hiç kimse bir gün Miroğlu saflarında yer alacağını tahmin etmezdi. Aybar Çiyeşan şuan ki tablonun tek mimarıydı. Ateş'in başına gelenin altında onun oluşu bir nevi bu odadaki herkesi bir araya getirmişti. Çünkü zorluk karşısına birlik çıkmak zorluğu yenmenin ilk kuralıydı.

     ''Çiyeşan kardeşimin bir saç teline bile zarar veremeyecek. Buna izin vermem. İster töre uygulansın ister kan davası başlasın. Ayşe ve Ömer'i kurtaramadım, kız kardeşimi kurtaracağım. İtirazı olan varsa şimdi söylesin.'' Kimseden ses çıkmıyordu. Kimsenin bir itirazı da yoktu. Azer Ağa ve Berdan Ağa ne kadar töreye bağlı olsalar da konu insan canı olduğunda doğru olan şeyi düşünebiliyorlardı.

     ''Çiyeşan'ın nasıl biri olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Bu adam şu an için tek düşmanımız. Tetikte olmalıyız.'' Ateş'in Ahsen'e hitaben söyledikleri odada ki herkes için geçerliydi. Aybar Ağa ile Ahsen arasında yaşananları görmüştü ve yokluğunda böyle sahnelerin çokça yaşandığına emindi. Kız kardeşini şu kadarcık tanıyorsa sürekli Aybar Ağa'nın damarına basmış olduğunu söyleyebilirdi. Aybar Ağa da bundan geri durmuş değildi. Bugün Ahsen ile ilgili söyledikleri oldukça sinirlenmesine neden olmuştu fakat Ahsen zaten ağzının payı vermişti. Ahsen'e güveniyordu. Kriz yönetimi konusunda oldukça başarılı olduğunu da bugün öğrenmişti ama Çiyeşan öyle kolay yönetilebilecek bir kriz değildi.

AH SENDE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin