Bölümü okurken okuyacağınız bölüm şarkısını, bölümün şarkısını buradan dinleyebilirsiniz :)
***İkrar verdim dönülür mü, kalbi hain görülür mü, yarsız devran sürülür mü, dön gel Allahın seversen.
***
Yavuz, Ahsen ve Arslan, Miroğlu Konağı'ndan içeri girdiklerinde Melek koşarak kendilerine doğru geliyordu. Melek'in endişeli hali genç kızı korkutmuştu. Daha kendilerine yaklaşmamıştı bile ama durumu açıklamadan da geri durmamıştı Melek.
''Uyandı.'' Ahsen durumu kavradığı anda Arslan'ın boyuna eğilerek Yavuz'un kendilerinden uzaklaşmasına izin verdi. Arslan'ın yaşananları öğrenmesini istemiyordu. Henüz olanları kavrayabilecek bir yaşta değildi miniği. Onu olabildiğince uzak tutmaya çalışacaktı. Ellerini şekerparesinin omuzlarına koyup konuşmaya başladı.
''Şimdi küçük adam, sen odana gidip resim çiziyorsun, benim biraz işim var. Sonra hemen yanına geleceğim. Tamam mı?'' Arslan ne olduğunu anlamamıştı ama Ahsen kendisinden bir şey istiyorsa elbette ki yapacaktı. Usulca başını sallayıp genç kızın yanağına bir öpücük kondurdu.
''Tamam, ama söz ver geleceksin.''
''Söz veriyorum geleceğim.'' O da şekerparesini öpüp odasına koşuşunu izledi. Hızlı adımlarla Yavuz ve Melek'in ardından Berfin'in odasına yol aldı.
Genç kızın odasının önü küçük bir kalabalığa ev sahipliği yapıyordu. Ahsen arkalarından yaklaştığında Meryem Hanım'ın ağlayarak kapıyı açtırmaya çalıştığını gördü.
''Yavrum, kızım aç kapıyı. Yanında olayım. Kuzum ne olursun...'' Kadının söyledikleri içinde bir yerleri titretirken annesinin hemen ardında duran Yavuz'un gerildiğini hissedebiliyordu. Elleri çoktan yumruk olmuştu. Annesini ardına alıp kapının tam önünde durdu.
''Berfin'im. Kardelen çiçeğim. Benim, ağabeyin. Aç kapıyı. Bir tanem. Hadi.'' Sesini nazik tutmaya çalışıyordu genç adam. Sinirini kontrol altına alma çabasındaydı. Kız kardeşini korkutmak, ürkütmek istemiyordu. Psikolojiden anlamazdı ama üniversitede okudu birkaç kitap ışığında nasıl davranması gerekiyorsa öyle davranmaya çalışıyordu.
Genç kızdan tepki yoktu. Odadan sadece usul usul ağlama sesi geliyordu. Melek ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Berfin uyandığında yanındaydı. Genç kız kendine gelip olanları hatırlamaya başladığında çıldırmıştı. Kendisini odadan kovup kapıyı kilitlemişti. Annesi ile birlikte ne yapmaya çalıştıysalar açtıramamışlardı kapıyı. Berfin'in yalnız kalmasını istemiyordu Melek. Her ne kadar söylemeye dili varmasa da kendine bir şey yapabileceğinden korkuyordu en çok. İşte o zaman ölürdü Melek. Yaşayamazdı. Nefes alamazdı. Bu sebeple kardeşinin yanında olmalıydı. Onu asla yalnız bırakmamalıydı.
''Berfin, aç güzelim. Ne olursun?'' Yavuz bir kez daha şansını deneyip sonuçsuz kaldığını görünce kapıyı kırmaya karar verdi. Berfin'in şu an da ihtiyacı olan şey yalnız kalmak değildi. Aksine yanında birilerine ihtiyacı vardı. Ve Yavuz onu yalnız bırakmayacaktı.
Kapıya omuz atıp açmaya çalışıyordu şimdi. Konağın kapıları ahşaptı. Yılların verdiği bir yıpranmışlıkla karşısındaydı Yavuz'un. Kırılması kolaydı. Zaten Yavuz da üçüncü omuz darbesinden sonra açıvermişti kapıyı. Odanın içinde kardeşini aramaya başladı girer girmez. Görünürde yoktu Berfin. Konuşup yerini belli ettiğinde Genç adam direk oraya yöneldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AH SENDE (TAMAMLANDI)
General FictionKor olmuş elem dağı bir semer misali sarmıştı bedenlerini... Kalp ağrıtıcı feryatlar dilleri zorluyor, bir türlü dökülmeyen vaveylalar boğaz yakıyordu. Suskunluk en sarsıcı tepkiydi. Ağzı bıçak açmıyor, kederli gözler asla kurumuyordu. Derdi veren R...