***
Bugün hayattaysam, tek sebebi bir gün hayatın seni bana getireceğine inandığım için.
***
Çalışma odasında çıkıp avluya indiler. Ahsen karşılarından geliyordu. Ağaları yolcu etmişti. Ali Konak kapısının yanında iki büklüm Ateş'i bekliyordu. Ahsen olanlardan sonra yüzüne bile bakmamış, tek bir kelime dahi etmemişti genç adama. Bu fiziksel acılarından daha fazla canını yakıyordu Ali'nin ama elden ne gelirdi. Yaptığının –yaptığını sandığının- affedilir bir yanı yoktu.
''Ağabeyimle gidiyorum. Arslan dünden beri oradaymış. Kargaşayla aklımıza gelmemiş. Alıp geleceğim.'' Yavuz'a haber verdi Ahsen. Gidip de geri dönmeyeceğini düşünsün istemiyordu.
''Ben de geleceğim.''
''Gerek yok. Sen burada kal. Bir şey olursa...''
''Ben de geliyorum dedim Ahsen. Seni yalnız bırakamam. Adamlar burada bir şey olmaz.'' Ateş kapıya doğru yürüyüp Ali'nin kolunun altına girdi. Yavuz ve Ahsen de onu takip ediyordu. Ateş, konağın kapısındaki arabasının arka koltuğuna yerleştirdi Ali'yi. Ahsen de Yavuz'un arabasının ön koltuğuna binmişti. Aslında niyeti ağabeyinin arabasına binmekti ama Ali ile aynı ortamda bulunmaktan hoşlanmıyordu. Ne kadar suçsuz olduğuna inansa da kolay kolay affedebileceğini düşünmüyordu genç adamı. Neler olacağını zaman gösterecekti. Şimdilik her şeyi zamana bırakmak en doğrusuydu.
İki araba kendilerini takip eden bir ordu dolusu adamla Karahan Konağı'nın önünde durdu. Ateş, kapıdaki adamların yardımıyla Ali'yi konağa taşırken Yavuz ve Ahsen de konaktan içeri girdiler.
''Ateş? İyi misin?'' Leyla çardaktan, Arslan'ın yanından kalkıp koşarak Ateş'in yanına geldi. Ali'yi o halde görünce Ateş için de endişelenmişti. Genç kadın yaşadıklarından sonra çok daha fazla evhamlıydı. En ufak bir şeyde ortalığı velveleye veriyordu. Ateş'ten haber alamadığı her dakika herkesi ayağa kaldırıyordu.
''Ben iyiyim güzelim, bir şeyim yok, da Ali biraz kötü.''
''Hay Allahım! Şu kapıdan içeri olaysız girdiğiniz gün kurban keseceğim. Gerçekten. Geçin şöyle, oturtun.'' Leyla bütün olanları biliyordu. O da diğerleri gibi Ali'nin suçsuzluğuna koşulsuz inananlardandı. Berfin'in yaşadığı şey kabul edilebilir bir şey değildi. Ali'nin bunu bilerek ve isteyerek yapmadığına emindi. O sebepten genç adama bir ceza yüklemek saçmaydı. Olayda adı geçen iki kişi de masumdu. Ve bu masum insanlar zarar görmeden bir çözüm bulunmalıydı.
Arslan oturduğu yerden olanları izliyordu. Neler olduğunu kavrayamasa da, küçük aklınca bir senaryo uydurmuştu. Konak kapısından içeri giren diğerlerini gördüğünde mutluluktan gözleri parlıyordu. Oturduğu yerden kalkıp Ahsen'e koştu. Babasını da özlemişti ama şimdi Ahsen ile görüşmeliydi. Babasını her gün evde görüyordu zaten.
''Geldin.'' Şekerparesinin kendisine koştuğunu görünce dizlerinin üzerine çöküp kollarını açtı Ahsen. Minik ellerin boynuna dolanmasıyla tarifsiz mutluluğu tatmıştı genç kız. Aylar önce Arslan ilerde sana böyle davranacak deseler güler geçerdi. Şimdi ise durum bambaşkaydı.
''Geldim.''
''Neredeydin? Ben burada kaldım ama sen yoktun.'' Şekerparesinin yanaklarına sulu öpücüklerini kondurmuştu bile. Arslan sulu öpücüklerden pek hoşlanmazdı. Fakat Ahsen yapınca ayrı bir keyif alıyordu.
''Küçük bir işim vardı. Onu hallettim. Sen neler yaptın bakalım.'' Arslan'ı yerden kaldırıp kucağına aldı. Sedirlerden birine oturup küçüğünü dinlemeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AH SENDE (TAMAMLANDI)
Genel KurguKor olmuş elem dağı bir semer misali sarmıştı bedenlerini... Kalp ağrıtıcı feryatlar dilleri zorluyor, bir türlü dökülmeyen vaveylalar boğaz yakıyordu. Suskunluk en sarsıcı tepkiydi. Ağzı bıçak açmıyor, kederli gözler asla kurumuyordu. Derdi veren R...