***Biri gelir sorarasa, sana beni sorarasa,
gitti der misin?
Gittiğimi söyler misin?
Gidiyorum ben sana, benimle gider misin?
***
Konağın birkaç eksiğini almak için çarşıya çıkmıştı Melek. Ondan önce pasajdaki eski sahafa uğrayacaktı. Kitap okumayı çok seviyordu Melek Miroğlu. Ne tarz olursa okurdu genç kız. Şiir, romantik, aşk, macera, bilim kurgu... Kitap ayırt etmezdi hiçbir zaman. Ama en çok şiir severdi o. Kavuşamayan âşıkların, ayrı kalmış sevdalıların şiirlerini. Berfin yerine kendisi Edebiyat okumalıydı aslında ama Melek çocukları da çok seviyordu. İsteyerek gitmişti bölümüne. Pişman değildi hiçbir zaman. Okumayı da seviyordu çocukları da... Melek Miroğlu gökyüzündeki meleğin yeryüzünde suret bulmuş haliydi adeta...
Sahaftan içeri girdiğinde loş bir ışık karşıladı genç kızı. Kasada duran ihtiyar gözlüklü bir adam dışında kimse yoktu. Daha önce birkaç kez daha gelmişti buraya. Aslında yeni keşfetmişti. Kapanmadan önce iç çarşıda Hacı Dayının sahafına giderdi. Hacı amca yakından tanırdı Meleği. Küçüklüğünden beri oradan okurdu kitapları. Birkaç ay öncesine kadar da oraya gidiyordu. Hacı Dayı çalışamayacak kadar yaşlanınca kapatmıştı dükkânı. İçindeki bütün kitapları da okullara dağıtmıştı. Kitap dağıtımında yardım bile etmişti Melek yaşlı adama. Şimdi ise birkaç seferdir bu yeni bulduğu sahafa geliyordu.
Değişik bir atmosferi vardı Melek'İn yeni durağının. Hiçbir zaman tam aydınlık görmemişti dükkanı. Onun için sorun değildi gerçi ama kitapların bu kadar karanlıkta kalmasından hoşlanmıyordu. Bu yüzden alacağı kitapları alıp çıkıyordu. Saatlerce vakit geçirmiyordu. Bu günde öyle planlamıştı. Çok fazla kalamazdı. Konağın ihtiyaçlarını alıp dönmesi gerekiyordu.
Raflar arasında gezerken gözü karşı rafta bir kitaba takılmıştı. Kitaba doğru hamle yapınca raflar arasından çıkan adamı görmemişti. Adam da yürürken elindeki kitapları incelediğinden çarpışma kaçınılmaz olmuştu. İkisi de ne olduğunu anlamamıştı. Genç adam yere düşen kitapları toplamak için eğildiğinde Melek de suçluluk duygusundan adamla aynı anda eğilmişti. Bu sefer de kafaları birbirine çarpmıştı işte.
''Ah!''
''Ahh!''
İki genç de acıyla ayağa kalmıştı. Genç adam son anda düşürdüğü kitaplarını alabilmişti.
''Kusura bakmayın ne olur. Ben sizi fark edemedim. Şu raftaki kitap ilgimi çekince ne olduğunu anlamadım direk oraya yönelmişim. Tekrar kusura bakmayın. Bir yerinize bir şey oldu mu?'' dedi Melek başını ovalarken karşı rafı gösteriyordu.
Adam genç kızın bu telaşlı haline gülmüştü. Önemli bir şeyi yoktu. Kitaplara da bir şey olmamıştı. Sadece biraz başı acıyordu o kadar. Allahtan çok sert çarpışmamışlardı. Yoksa ikisinin de başında kocaman bir şişlik olması kaçınılmaz olurdu.
''Hayır, hayır. Bir şeyim yok. Asıl siz iyi misiniz? Başınıza bir şey oldu mu?''
''Ben iyiyim. Merak etmeyin.'' Mahcupça yere dikmişti Melek bakışlarını.
''Emin misiniz?''
''Evet, evet eminim. Gerçekten. Tekrar kusura bakmayın lütfen.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AH SENDE (TAMAMLANDI)
General FictionKor olmuş elem dağı bir semer misali sarmıştı bedenlerini... Kalp ağrıtıcı feryatlar dilleri zorluyor, bir türlü dökülmeyen vaveylalar boğaz yakıyordu. Suskunluk en sarsıcı tepkiydi. Ağzı bıçak açmıyor, kederli gözler asla kurumuyordu. Derdi veren R...