Bölüm 38: 'Murat Karahan geliyor, Murat Karahan!'

47.1K 2.3K 57
                                    







***


Bu sabah hercailere seni sordum, açelyalar kıskandı. Kokun kalmış gül yapraklarında, ben de ise özlemin birikti.


***









        Yavuz, Karahan Konağı'nın önünde arabayı durdurduğunda Ateş vakit kaybetmeden indi arabadan. Yol boyunca konuşan olmamıştı. Yavuz Ateş'e biraz zaman verme niyetindeydi. Söylediklerini hemen hazmetmesini beklemiyordu. İstediği kadar düşünebilirdi. Yavuz'un buna bir itirazı yoktu yeter ki kendisine inansındı.

        Ateş arabadan inip Konağa girdiğinde Yavuz'un arabasının uzaklaştığını duymuştu. Yavuz Miroğlu inat edip gelmek istememişti. Kız kardeşi olması gerektiği yerdeydi. Onu almak için diretmemişti. Söylediklerini anlamış olması bile yeterdi. Biraz gözünü korkutabildiyse ne alaydı. Aksi takdirde daha fazla can yakabilirdi Ateş Karahan. Söz konusu kız kardeşi ve ailesiyse gözü hiçbir şey görmezdi. Yavuz Miroğlu'na anlatmak istediği de tam olarak buydu.

        Konağın kapısında içeri girdiğinde bütün herkesin avluda olduğunu gördü. Gözleri başka birini arıyordu fakat aradığı kişi ortalarda yoktu. Babaannesi sırtı kapıya dönük çardakta oturuyordu. Olanlardan haberi var mıydı hiçbir fikri yoktu. Eğer yoksa büyük bir şok yaşayacağı kesindi. Fakat en büyük şoku sevdiğinin yaşayacağına emindi. Leyla'nın durumu aklına gelince bunun karısı ve bebeği için kötü olabileceğini düşündü. Şimdilik avluda olmaması iyiydi. Onlara bir zarar gelsin istemezdi.

        Ateş kapıda göründüğünde Rahşan Hanım hariç bütün gözler kendisine çevrilmişti. Ağalar Konağa geldiğinde kimseye bir şey söylememişlerdi. Neyi nasıl söyleyeceklerini de bilmiyorlardı zaten. Ali Ahsen ile birlikte önce geldiğinde Rahşan Hanım bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Ardından ağalarda gelince iyice telaşlanmıştı ama kimse ağzını açıp bir şey söylemiyordu. Yaşlı kadın düşünceler içinde kaybolduğunda, Ahsen için hazırladığı tepsiyi mutfak kapısında düşüren Emine Hanım da Ateş'i görmüştü.

        Rahşan Karahan neler olduğunu anlamak için etrafına baktığında herkesin arkasında bir yere odaklandığını fark etti. Başını çevirdiğinde görmeyi beklemediği yüz karşısında duruyordu. Gözleri yanlış mı görüyordu yoksa gerçekten Ateş'i karşısında mıydı hiçbir fikri yoktu. Dili lal olmuş, konuşamıyordu. Yavaş yavaş yerinden kalktığında torunu gülümseyerek kendisine doğru geliyordu. Bu gerçek değildi. Gerçek olamazdı. Ateş'ini aylar önce toprağın altına koymuştu canı yana yana. Şimdi nasıl olur da kendisine doğru gelirdi?

        Elindeki bastonundan güç alarak ayakta duran yaşlı kadın gözlerini kısıp aralarında birkaç adım mesafe olan torununa baktı. Bu Ateş'ti. Ateş'in ta kendisiydi. Hayattaydı, karşısındaydı. Gözlerinden yaşlar düşerken titreyen yaşlı bacaklarını kontrol etmeye çalışıyordu. Ateş ellerini iki yana açıp konuştuğunda daha fazla dayanamayacağını anlamıştı.

     ''Rahşan Hanım.'' Ateş babaannesini kollarına aldığında özlem duyduğu kucağın sıcaklığında kayboldu. Daha önce neden gelmemişti ki sanki? Gelmeyince eline ne geçmişti? Hiçbir şey. Hatta her şey sarpa bile sarmıştı. Bu yaptığı için kendisini asla affetmeyecekti. Sevdiklerinin yaşadığı acının hesabını elbet bir gün verecekti.

     ''Oğlum?'' Rahşan Karahan hala inanamıyordu. Torunu, biriciği, Ateş'i kollarındaydı. Bütün bunlar nasıl olmuştu? Can paresi neden bunları yaşatmıştı? Aklında onca soru vardı. Şimdi onların sırası değildi. Hasret gidermesi gerekiyordu, giderecekti.

AH SENDE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin