Karşınızda Aslı... Ve hala üste ekleyemiyorum. :D İyi okumalar.
"Sorun ne Duygu? Yüzün bembeyaz" Kalbim hızla atmaya devam ederken güçlükle nefes alıyordum. Ciğerlerimin üstünde koca bir hipopotam oturmuş gibiydi.
-Panik
Poyraz bir şeyden ürkmüş gibi titreyip kafasını iki yana salladı.
"Burada panik yapacak bir şey olmadı ki? Sorun ne Duygu. O nöbetlerden biri mi yoksa!"
Derin bir nefes aldım. Sakin ol Duygu. Sen zihin ustasısın. Bu düşünceler sana ait değil.
Bana ait olmayan duygular artık benliğimi kaplamasa da hala arka planda sürüyordu.
Daha iyi.
"Ben iyiyim. Ama birinin başı..." Cümlenin sonuna bile gelemeden kulaklarımı tırmalayan tiz çığlık ikimizin de dikkatini tek bir yöne çekmişti. Poyraz ringden atlayıp hızla kapıya koşarken onu takip ettim.
Kapıda dikilmiş sesin yönünü bulmaya çalışıyordu.
"Nereden geldi?"
Gözlerimi kapatıp 'panik' duygusuna yoğunlaşmaya çalıştım ve bir adım attım. Gözlerimi hızla açarken gülümsedim. İşe yarıyordu. Attığım adımda panik duygusu da artmıştı.
"Beni takip et." Hızla koşmaya başladık. Attığım her adımda panik duygusu artıyordu.
Panik doğruca giriş salonundan geliyordu. Bu arada yeni bir güç bulmanın verdiği özgüveni geri plana atalı çok olmuştu.
İkinci ama farklı bir kaynaktan çıkan çığlık yönümüzü doğrularken hızımı arttırdım. Bu şey her neyse ciddi olmalıydı. Giriş salonuna yaklaştığımızda Poyraz kolumdan tutup beni durdurdu.
"Ben ilgilenirim. Sen burada bekle." İtiraz etmeme fırsat bile vermeden birkaç metre ötedeki salona giriş yaptı. Salon kapısının tam önünde birkaç metre ötesinde duruyor olmama rağmen içeride olanları görmemem çok tuhaftı. Gerçi bu evde her şey tuhaftı. Ama yinede burada kalacak değildim.
İleri bir adım daha attığım anda bu sefer Poyraz'dan gelen korku dolu ses adımlarımı hızlandırıp koşarak içeri dalmama neden olmuştu.
"Gelmemeliydin..." Poyraz'a şaşkınlıkla bakıp gözlerimi kıstım. Sanki felç geçirmiş gibi kıpırdamadan dikiliyordu ve sesi oldukça kısık çıkmıştı.
Kafamı hafifçe sola doğru çevirdiğimde aynı şekilde dikilen Aslı'yı gördüm. Gözleri korkuyla açılmış bir noktaya bakıyordu ve kıpırdamak adına hiçbir şey yapmıyordu.
Görüş açımı biraz daha arttırdığımda ellerini öne doğru uzatıp heykel gibi dikilmekte olan Zeina'yı gördüm.
Kalp atışlarım sanki maraton koşucusuymuş gibi atmaya başladığımda ise, gözlerim hayatta korktuğum nadir şeylerden birinin üç metrelik versiyonuna bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Oyunları: Sınır
FantasyDünya gerçekten sandığımız gibi bir yer midir, bildiğimizi sandığımızın ardında gizli bir bilinmeyen yok mudur? Hayat doğru bildiğimiz yanlışlarla doludur elbet ama ya hayatınız tamamen yalansa, ya bu dünyanın farklı versiyonları varsa? Daha g...