Kontrolsüz gözlerini sımsıkı kapayıp yumruklarını sıktı. Solukları hızlanıyordu. Olamaz bunu hiç söylememeliydim. Kendini sıktığını görebiliyordum. Bir şeyler yapmalıydım ama ne? Çok bilmiş beynim durmuş olayları izlerken ne yapabilirdim?
...
Yanına yaklaşmak istiyordum ama kendini tehdit içinde hisseden bacaklarım hareket etmiyordu. Bu kişi her kimse onun için epey önemli biri olmalıydı.
"Sakin olup boş vermeni isteyemem senden ama kendine zarar vermeyi kesmelisin."
Aslında dışarıdan kendine zarar verdiği yoktu ama içinden zarar veriyordu. Düşünceleri de onun gibi güçlüydü. Bitmeyen düşünceleri başımı ağrıtmaya başlamıştı.
Bunu ona ödetmeliyim. Bana yapmamalıydı
Carter'ın bunu yapmayacağını bilmeliydim
Yıllarca bu yalana inandığıma inanamıyorum
Zarar vermem onu haklı çıkarır
Kontrolünü asla kaybetme
Ellerimi saçlarıma götürüp köklerini kavradım. Geri göndermeye çalıştığı gücü ve öfkeyi hissedebiliyordum. Bu acı veriyordu.
"Kes şunu lütfen..." sesim uzun süre sonra ilk defa acınası çıkmıştı. Güç ustası beni fark etmemişti bile. İçindeki savaşla meşguldü. Birinin zihnine yardım isteyebilirdim ama bu onu kötü gösterirdi.
Dizlerimin üzerine çöktüm. Bin kişilik bir ordunun sesini ve öfkesini içimde hissediyordum adeta.
Güç ustası buna son ver.
Ona kontrolünü kaybetmemesini söylerken kendiminkinin elden çıktığını fark etmem birkaç saniyeyi buldu. Kıyafetim ışık eşliğinde değişmeye başlamıştı bile. Gözümü ışıktan ayırıp güç ustasına çevirdim. Mor enerjisini görebiliyordum. O da benim gibi parlıyordu. Güçlerimiz birbirini etkiliyordu.
Güç ustasının kıyafeti siyaha yakın mor bir elbiseyle değişirken benimki beyaza yakın mor elbiseydi. Kaşlarımı çattım. Buna bir anlam veremiyordum.
Güç ustası gözlerini araladığında gördüğü ilk şey yerde dizlerinin üstünce durup acıyla ona bakan bendim. Bana zarar verdiğini sanıyordu. Endişeyle yanıma koştuğunda o da benim gibi çöktü. Daha fazla direnmeyerek bacaklarımın üstüne oturdum.
"Sana ne yaptım ben?" İçinde verdiği savaş esnasında bedeninin hareketlerini kontrol edemiyor olmalıydı. Neyse ki bu sefer sadece dikilmişti.
"Hiçbir şey." Sesim bunu yalanlar nitelikteydi. "Gücün o kadar fazlaydı ki beni etkiledi ve düşüncelerin biraz başımı ağrıttı o kadar." Düşünceden bahsetmek yine bir hataydı ama yalanı sevmezdim. İnsanla yalan söylemek yerine susmayı tercih ederdim.
"Peki," eliyle elbisesini gösterdi. İpek kumaştan elbise zemine kusursuz bir şekilde yayılmış ama hiçbir şekilde kirlenmemişti. "Bu nedir?"
"Rengin yakıştığını söyleyebilirim."
Dudaklarını birbirine bastırıp elbisesinin dekolteye kaçan yakasını ve yırtmacını gösterdi.
"Bu kadar iddialı bir elbise biraz fazla gibi geldi." Sessizce gülmeye başladığımda o da kendini sıkmayı bırakıp gülmüştü. Kendi elbiseme baktığımda pek farklı olmadığını gördüm.
"Bu ilk defa oluyor."
"Daha önce de yaptığını sanıyordum." Bu ev sanıldığından küçüktü anlaşılan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Oyunları: Sınır
FantasyDünya gerçekten sandığımız gibi bir yer midir, bildiğimizi sandığımızın ardında gizli bir bilinmeyen yok mudur? Hayat doğru bildiğimiz yanlışlarla doludur elbet ama ya hayatınız tamamen yalansa, ya bu dünyanın farklı versiyonları varsa? Daha g...