53. Bölüm: Yavru

3.1K 306 57
                                    

"Potansiyelimin sınırını öğrendim Alper." Bir sınırı yok. "Ve bunu çok yakında onlar da öğrenecek."

...

Bembeyaz gelinliğini giymiş orman ve bu soğukta bile yeşilliğini korumayı başarmış diken yapraklı çam ağaçları beyaz ve yeşilin uyumunu gözler önüne seriyordu. Nadiren açık olan hava bu gün bize gülümsemeyi tercih etmişti. Bu tuhaftı. Daha önce hava şartlarıyla duygularımın uyduğunu hatırlamıyordum. Üzgün olduğumda güneşli, mutlu olduğumda fırtınalı olmayı tercih ederdi şakacı hava küre. Bu gün bir ilk olmuş ve hava ruh halime uymuştu. Eskisi kadar üşümüş bile hissedemiyordum. 

Belki de ruh halimle alakalıydı. 

Yanımda yürüyen Alper'in kara saplanan ayak sesleriyle huzur bulmak... Bu nasıl bir şeydi böyle! Dönüp baktığımda bana gülümsediğini gördüm. Aynı şekilde karşılık verip istemeyerek önüme döndüm. Arkamızdan bizi takip eden saray koruyucuları olmasa kuru bir gülümsemeyle bırakmazdım tabi. 

Güvenlik önlemleri arttırılmış ben uyudum uyuyalı, beni komaya sokan o şeylerden birçok kişi, ya da her neyse yakalanmış şehir ve çevresinde, sonra gruba boyutları anlatmak zorunda kalmışlar. Ve Çağan günlerce başımda, yanımdaki yatakta uykusuz beklemiş beni... 

Düşüncemle yanaklarım pembeye bürünürken suçu soğuk havanın üstüne attım. Cümle alem biliyordu artık. Bu düşünce beni deli ediyordu. Grubun yüzüne nasıl bakacaktım? Çağan nasıl bakıyorsa öyle! Ama o kadar kolay değildi işte... 

Ah, Alper'i öğrenecekleri gün işte o gün bayram olacaktı. Ya da tam tersi. 

Hey, tanıştıracağın arkadaş hakkında, arkadakilere ne diyorsun?

Güzel soruydu. Düşüncelerim arasından çıkamamış, ezik bir düşünceydi. Bilmiyordum. Ama çaresini düşünecektim. 

Sanırım bilmelerinde sakınca yok, sen bir kahin olarak hayvanlarla falan konuşamaz mısın?

Cahilliğim karşısında kibar bir küfür olarak gülmeyi tercih eden kardeşim sesli bir şekilde cevap verdi. Başkası yapsa üzülürdüm ama ona alınamazdım ki, kardeşlik dediğimiz buydu. Yani ben öyle sanıyordum. Yıllarca öz kardeşim bildiğim çocuklarla öyle sayılırdım. Kırgınlıklarımız en fazla birkaç gün sürer, sonra geçerdi. Şimdi bunun çok uzun bir süre olduğunu anlıyordum.

"Kahinlerin özellikleri hakkında hiçbir fikrin yok öyle değil mi?" gülümsedim ve kafamı iki yana salladım. Bana cevap olarak bir şey daha söylemeyi tercih etti. 

"Rüzgar yön değiştirecek."

Açık bıraktığım saçlarım arkadan esen bir rüzgarla yüzümdeki her bir deliğe girerken ağzımı son anda kapadım. Uzun ve düz saçlarımı yüzümden uzak tutmak hiç bu kadar zor olmamıştı. İki elimi de kullanarak saçlarımın büyük çoğunluğunu arkada toplamayı başarmıştım ama öne doğru uçuşmakta direnenler hala umursamazca dalgalanıyordu. Bağımsız ruhlu saçlar işte. 

"Bunu birkaç saniye önce söyleseydin yardımı dokunabilirdi. Bu yaptığın işi sadece daha komik hale getirmekten başka işe yaramadı." 

Alper karnını tutarak gülmeye başladığında bedenimi ona döndürdüm ve saçlarımı rüzgarın yönünde serbest bıraktım. Yüzümde özlem ve sevgi dolu bir gülümseme, kardeşimin kahkahalarını izliyordum. Kahkahalardan arta kalan gülümsemeyle doğrulduğunda aramıza romanlara konu olacak bir bakışma geçti. Bu nedense ayrıldığımız günü hatırlatmıştı. 

Birbirinin gözyaşlarıyla ıslanmış gözlerine bakıp ellerini uzatan ama yıllarca görüşmemek üzere ayrılan kardeşler...

Sırtıma gelen ürpermeyle titredim. 

Zihin Oyunları: SınırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin