31. Bölüm: Buzul

3.5K 311 24
                                    


*Sonsuz gibi görünen kar fırtınasının içinde yapayalnızdım.


    Rüzgâr masum kar tanelerini keskin kenarlı masum olmayan kar tanelerine çevirirken kristalleşmiş sular açıkta kalan yerlerimi kesiyorlardı. Sanki dört bir yandan üzerime yağıyorlardı, saçlarım soğuktan etkilenen yüzüme kırbaç gibi çarpıyordu. Bense bu sabah iyi duygularla giydiğim tişörtümün içinde yerde yüz üstü uzanıyordum.

Birkaç saniye için karların arasına gömülmüş olan ellerimi çekip doğrulduğumda ellerimin hissizleşmeye başladığını ve kıpkırmızı olduğunu gördüm. Bu, bu da neydi? Soğuk dışında bir şey düşünemeyen beynim bunlara anlam vermekte zorlanıyordu. Ciğerlerime güçlükle sokabildiğim hava soluk borumu boydan boya kesiyordu.

Ayağa kalkmaya çalıştığımda arkamdan esen sert rüzgâr bir tekme de ben vurayım deyip bana acımayı reddederek tekrar yere yapışmama neden oldu. Ellerimi yerden destek almaya çalışarak karlara değdirdiğimde hala hisleri bir nebze yerinde olan ellerim beyaz karların arasındaki pamuklu kumaşa dokundu.

Olabildiğinde hızla karın artına gömülmüş montu çıkarıp çırpabildiğim kadar çırptım. Isınabilecek olmanın heyecanı beni acele etmeye zorluyordu. Soğuktan büzüşmeye ve titremeye başlamış iç organlarım ise bana hiç yardımcı olmuyordu. Montun üzerindeki karları elimden geldiğince çırptığımda titreyen ellerimle giydim ve şapkasını kafama geçirdim.

Metalden yapılma fermuarı kapamaya çalışıyordum ama uyuşmuş parmak uçlarım ve inatla gözüme girmeye çalışan kar taneleri bana engel olmakta ısrarcıydı. En sonunda başarabildiğimde bir kez daha çevreye baktım. Görüş mesafesi bir metre vardı ya da yoktu. Üstelik çantam da ortalıkta gözükmüyordu.

Ellerimi montun ceplerine sokup ısıtmaya çalıştım. Kan dolaşımı için hareket etmeye başlasam iyi olurdu. Daha önce soğuğu hiç bu kadar açık ve net hissetmemiştim.

"Çocuklar?" fısıltıdan öte çıkmayan sesim halimin acısını göstermek için yeterli değildi. Dudaklarımın arasından çıkan buhar bile sesimden daha çok dikkat çekerdi. Aldığım her nefes ciğerlerimi acı bir şekilde yakıyordu. 

Çocuklar

Soğuk düşünmemi engelliyordu. Küçükken büyük zevkle izlediğim doğa belgeselleri ve doğadan kaçış yollarının hiçbiri aklıma gelmiyordu. Zaten bir metrelik görüş mesafesinden ne yapmayı düşünüyordum ki. Bunu ayarlayan kişiler sadece beni de başka bir yere göndermiş olabilirdi. Hala yaşadığım boyutta olabilirdim ya da diğer boyutta tamamen kaybolmuştum.

Gayet sıradan spor ayakkabılarımın içinde karda yürümeye çalışmaya devam ettim. Islanan ayakkabılarımın içindeki ayaklarım acımaya başlamıştı. Rüzgarın gittiği doğrultuda yürümek yardımcı oluyordu ama grubumdan uzaklaşma ihtimali de söz konusuydu. Yine de dümdüz ilerlemeye devam ettim.

Beni duyan var mı?

Olmalıydı sonuçta beyinlerine konuşuyordum. Panik tüm bedenimi ele geçirmeden önce bana sunduğu adrenalini kullanmalıydım.

Nerdesiniz? Kayboldum!

Sert rüzgâr yön değiştirdiğinde bana pek seçenek bırakmamaya başlamıştı. Dümdüz ve bembeyaz bir alanda kar fırtınasının içinde durdum ve delirmiş gibi etrafıma bakmaya başladım. Bir ipucu, belki çantam, belki birisi, bir ayı bile olabilirdi bu ama bir şey olmak zorundaydı. Yalnızlık hiç bu kadar korkutucu olmamıştı.

Biri olmalı

Ağlamamak için gözlerimi sımsıkı yummuştum. Vücudumun kaynakları sınırlıydı ve bunu ağlayarak harcayamazdım.

Zihin Oyunları: SınırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin