Çağan sıkıntıyla nefes verdi. Aslı zırhını kuşanıp eline ikiz bıçaklarını çağırırken Çağan'ın bunca su içinde silaha ihtiyacı yoktu.
Su ustası hız ustasının kafasına ve bedenine içinde dönebileceği kadar hava boşluğu oluşturup suyun basıncından etkilenmemesi için onu uyardı. Fazla hızlı olmamalıydı yoksa bu hava boşluğu gider, o da suyun dibinde boğulurdu.
Aslı, bunu kabul ettiği için içten içe kendine kızarken büyümüş gözlerle endişe içinde pek de berrak olmayan suya bakıyordu. Çağan'ın kendinden fazla uzaklaşmadan buzdan mızrakları suyun içinde gönderdiğini hayal meyal görüyordu. Hapı yutmuşlardı...
Çağan hız ustasına en dememesi gereken şeyi söylerken dikkatli olması gerektiğini biliyordu. Suyun içinde o canavarların su izlerini fark etmesi imkansızdı. Üstelik gölün dibi pek de aydınlık değildi. Hareketleri hissedebilse de kesinlikle buradan çıkmaları gerekiyordu. Bir elini Aslı'ya doğru uzatmıştı. Etrafındaki havayı zapt etmek zorundaydı. Suyu yönlendirmek onun için zor değildi ama hava inatçıydı, yukarı çıkmak için çabalıyordu.
Diğer elinde oluşturduğu mızrakları düşmanı tam olarak görmeden fırlatmak zorundaydı. Aklı karışıktı, dikkati dağınıktı ve korkuyordu. Kendine itiraf edemese de korkuyordu. Kendi için değil ama Aslı için. Başarısız olmaktan aşırı korkuyordu...
Ciğerlerindeki havayı kontrol eden Çağan, Aslı'nın etrafında daireler çizerek kıyı yönünde ilerlemeye çalışıyordu. Bir yandan kendini, bir yandan hız ustasını korumak zorundayken oldukça yavaş ilerleyebiliyorlardı. Attıkları her adımda suya zeminde birikmiş olan ince kum karışıyor, görüş alanlarını daralttıkça daraltıyordu.
Ayak bileğine bir şey dokunan Aslı ürperip suda zıpladı. Yüzeydekinden çok daha yukarı çıkan hız ustası istemsizce yüzeye doğru çıkmaya başlamıştı, kolunu uzatıp su ustasına dokunmak, tutunmak istedi. Kolu ağır çekimde Çağan'a ancak ulaştığında Çağan saçlarını dalgalandırarak arkasını döndü. Aslı bacağında gerçek bir acı hissedip haykırırken refleks olarak hızla Çağan'a atıldı.
Dehşete düşmüştü. Acı. Bacağı çok acıyordu.
Hava boşluğu dağılmış, Aslı ellerini Çağan'ın kollarına sıkıca dolamış, dudaklarını sımsıkı bastırmıştı. Basınç, çok fazlaydı. Kızın ayakları suyun yüzeyine doğru yükselirken su ustasının ayakları sağlamca yere basıyordu. İkisinin de gözleri kızın bacağından suya yayılan kızıl renge takıldığında Çağan daha fazla düşünmeyerek Aslı'nın kollarından tutup tüm hızıyla suyun yüzeyine çıkmaya başladı.
Yüzeyde su dalgalanıyor, yükseliyor, yer sallanıyordu. Geri çekilmekte olan gerçek askerler donarak olacakları beklemeye başladılar. Suyun merkezinden başlayarak dairesel hareketlerle etrafa yayılan dalgalar onları ıslatmaya başladığında anladılar.
Bu onların kavgası değildi.
Geri çekiliyorlardı. Birileri Krala haber vermeliydi.
Çağan suyun elli metre kadar üstüne kan ter içinde çıkmıştı. Onunla birlikte yükselen sular yağmur halinde dökülmeye başlarken küçük bir parçası Çağan'ın ayakları altındaydı. Kollarını morartırcasına sıkan Aslı'yı su birikintisine, ayağının dibine oturtup şehirden uzağa, çölün her gün değişen tepelerine doğru ilerlemeye başladı.
Kız yaralıydı. Bacağı Abriana'ya daha önce olduğu gibi asitle yanmış, zırhı gitmişti. Anlayamıyordu. Bu kadar yaklaşmalarına nasıl izin verdiğini anlamıyordu. Bu şeyler gelişmişti. Hem de fazlasıyla. 'umarım bunu görmüşlerdir' diye düşündü. Onları izleyenler, zihin oyuncuları...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Oyunları: Sınır
FantasíaDünya gerçekten sandığımız gibi bir yer midir, bildiğimizi sandığımızın ardında gizli bir bilinmeyen yok mudur? Hayat doğru bildiğimiz yanlışlarla doludur elbet ama ya hayatınız tamamen yalansa, ya bu dünyanın farklı versiyonları varsa? Daha g...