Yılanın başını büyümeden ezmek isteyenler. Onlar düşmanlar.
William'ın sözleri beynimde yankılanıyordu. Düşmanlar. Benim gibi kendi halinde bir insan sırf sahip olduğu güçler yüzünden birçok düşmanı daha doğduğunda edinmişti. Elimi alnıma götürüp ovaladım. Neden?
Yattığım yerde uyumaya çalışırken bitmek bilmeyen düşüncelerimi dinlemeye dalmıştım ama artık kardeşimle buluşma zamanıydı, geçmişime ait tek gerçek kişi olan kardeşimle.
Gözlerimi açtım. Uçsuz bucaksız çiçek bahçesinde bağdaş kurmuş oturuyordum. Düşüncelerden uzak olmak güzeldi. Fikirler kendilerini bilincimin uzak köşelerine atmış uyanacağım anı bekliyorlardı.
+Alper?
-Buradayım
Elbisemin eteklerini uçurarak havalanıp etrafta dolanmaya başladım. Daha önce bu kadarını bir arada görmesem de bu çiçekler gördüğüm çiçeklerdi. Hepsi bir arada renklerinin muhteşem uyumuyla beni çevrelemiş zihnimdeki hafif rüzgarla dalgalanıyorlardı.
-Bilinçaltın çok temiz. Keşke rüyalarım bu kadar güzel olabilse.
Zihnimde mimikler yoktu ama gerçekte kaşlarımı çattığımı hissediyordum.
+Kabus mu görüyorsun kardeşim?
-Ne hayır, aslında evet, bu da ne zihnim bana ihanet mi etti az önce
Kahkahamın zihnimden yankılanarak bana gelmesine izin verip güzel çiçeklerin arasında yürümeye başladım. Gökyüzünde güneş yerine yıldızlar vardı. Düşüncelerim arkada kalmaktan hoşlanmamış kendilerini göstermek için var güçleriyle parlıyorlardı.
+Zihinde her şey temiz ve paktır Alper. İnsan düşünmek istemediği şeyi düşünemez. Bu ancak fikir aşılama ile mümkün olabilir ama ben böyle bir şey yapmadım.
-Bu kadar şeyi nasıl biliyorsun? Sanki yıllardır zihin ustası gibisin.
Adımlarım yavaşlayıp durmuştu. Hiçbir his olmasa da zihnim bir şekilde tepki veriyordu.
+Zaten yıllardır ben buyum. Ama hatırlamamı istemediler.
-Üzgünüm, zihnime girdiğinde her şeyi sana söyleyiveriyorum. Oysa ben sana ulaştığımda her şey benim kontrolümdeydi.
Gökyüzüne baktım. Yeni fikirler bana göz kırpmaya başlamıştı
+Bana nasıl ulaşıyordun Alper? Senin gücün ne?
Hazırlıksız yakalanan Alper duraksamıştı. Tuhaf bir şekilde düşünmüyordu. Sanki düşünce akışını durdurmuştu.
+Alper?
-Gitmeliyim, ben, bir pürüz çıktı.
Zihnim sessizliğe boğulurken bilinçaltımdaki bedenim öylece ortada kalmıştı. Buraya biraz daha renk lazımdı. Mesela ağaç.
Karşımda beliren ağaca bakıp gülümsedim. Bu uyandığımda yanına gittiğim ağaçtı ve ona dokunduğum anki gibi parıldıyordu. Ağacın dibine oturup ışıktan yapraklarına baktım. Bu haliyle söğüt ağacına benziyordu.
Senin sırrın ne ağaç?
Cevap verecek değildi ya.
Bunu yakında öğrenirsin Abriana...
Hızla yatakta doğruldum. Kalbim hala hız kesmemiş tüm gücüyle çırpınıyordu. O da neydi öyle? Elimi kalbime bastırıp saate baktım. Uykuya dalmamın üzerinden sadece birkaç dakika geçmişti ama ben çok dinç hissediyordum. Ayaklarımı yere koyup biraz daha soluklandım. Beynimin içinde neden yalnız kalamıyordum ki? Bu kadar zor olamazdı ya?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Oyunları: Sınır
FantasyDünya gerçekten sandığımız gibi bir yer midir, bildiğimizi sandığımızın ardında gizli bir bilinmeyen yok mudur? Hayat doğru bildiğimiz yanlışlarla doludur elbet ama ya hayatınız tamamen yalansa, ya bu dünyanın farklı versiyonları varsa? Daha g...