57. Bölüm: Bulutlar

2.8K 296 95
                                    


Alper'e merhaba deyin! :D

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Alper'e merhaba deyin! :D

***


"Hoş geldin Işık üstadı."

Yüzümde limon yemiş bir çocuğun ifadesiyle karşımdaki yaşlı adama bakmayı sürdürdüm. Şimdi bu ne alakaydı ki? Olayların içinden devamlı başka olaylar çıkıyordu. Biz neredeydik, niye buradaydık, bu adam kimdi, ellerim neden titriyordu, kendimi neden tuhaf hissediyordum? Aslında burada normal olan tek şey kendimi tuhaf hissetmemdi sanırım.

"Hoş bulduk?"

Cevabıma karşılık, ihtiyar adam gülümserken Alper dikkatle yüzüme bakmaya başlamıştı.

"Işık neysi?"

Evet, Alper benim ikizim olduğunu kanıtlayabilecek hamlelerde bulunurken bunun cevabını benim de bilmediğimi fark ettim. Güya bilge kitaba soracaktım. Araya bin bir türlü hal girmişti.

"Işık üstadı evlat, ışık üstadı. Merakınızı anlayabiliyorum. Ama şunu bilseniz rahatlarsınız umuyorum. Babanıza sizi haber veren bizlerdik."

"Hangi sizler?" Alper hala mantığına dönememişti. Ama anlayabiliyordum onu. Benim aksime susmamayı tercih ediyordu.

İhtiyarın arkasında saliseler içinde beyazlar giyinmiş bir sürü insan belirivermişti. Alper'in koluna biraz daha yapıştım. İnsanlar görünmez olabiliyor muydu? Ya da ışınlanmışlar mıydı? Zavallı beynim can çekişiyordu. Buradan kaçıp gitme düşüncesiyle doluyken bedenim kalmakta diretiyordu. Parmaklarımla kardeşimin kaslı kolunu sıktım. Çok kaslı değildi ama erkekti işte.

Yaşlı adamın arkasından çıkıp gelen son derece tatlı görünen neredeyse bulut kadar beyaz olan yaşlı bir kadın konuşmaya başladı, yüzünde dingin bir gülümseme vardı.

"Bizler dördüncü krallığın insanlarıyız evlatlarım. Işık Krallığı. Sizler de bizim yeni çocuklarımızsınız."

Kadının kolunun altına giren 7-8 yaşlarında çocuk gözlerime bakıp gülümsedi. Gözleri toprak rengi, saçları güneş sarısıydı. Bense ona karşılık veremeyecek kadar şaşkındım. Dördüncü krallık. Bundan kesinlikle haberim yoktu. İç sesim bir bu eksikti diye haykırırken gözlerimi kırpıştırarak kardeşime döndüm.

"Bunun olacağını görmüş müydün?" Alper bana değil etrafa bakarak cevap verdi. Gök mavisi gözleri etrafı kolaçan ediyordu.

"Bunu değil."

Yaşlı adam kadının omzuna elini koyarak devam etti.

"Çok uygun bir zamanlama gibi gelmeyebilir size. Ancak biliyorsunuz ki savaşın aslında tam ortasındayız."

Yüzümde mutluluğun tersi bir ifade oluşurken iç çektim. Aklımdan çıkmıyordu ki zaten. bir de ne diye her saniye hatırlatırlardı. Ne işim vardı benim bunca saçmalığın ortasında. Şimdi de söz sırası kadındaydı.

Zihin Oyunları: SınırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin