Üstün kitap, var olan her bilgi büyüyle ona kaydedilen bir kitaptı. Kendi adımı sorsam miydi merak ederek kitabı inceliyor, rahat sayılmayan ama rahat olması umurumda da olmayan sandalyelerden birinde oturuyordum. Masanın ardındaki Çağan da elinde ne ara bulduğunu bilmediğim kitapla bakışıyordu.
Aklıma şu an için en önemli soru gelip çatmıştı. Geç kalınmış bir soru.
"Kitaba nasıl soru soracağım?" Bunu kütüphanenin en uç noktasına yürüyüp oturduktan sonra düşünmem ve sormam zekiceydi. Dahi beynime bir alkış gönderdim.
"Öyle odaklanmış şekilde yürüyordun ki kütüphanecinin dediğini duymadın. Yapman gereken şey soracağın şeyi belirleyip net bir şekilde tek cümle içinde kitabın kapağına yazmak." Anladığımı başımı sallayarak gösterip kitabı önüme koydum. İşte bir soru daha. Bu seferki daha ciddi.
"Neyle yazacağım?" Çağan gülmemek adına dudaklarını birbirine bastırıyordu. Salıver gitsin adamım. Gözlerimi bu manzaradan esirgeme.
Kendi kitabını yana itip önümdeki kitabı kendine çekti ve kapağın yandaki boşluğa iliştirilmiş, ufak ahşap işlemeli kalemi çıkarttı. Tamam, aklım on karış havada olabilirdi ama gözlerim de mi kördü?
"Ee, teşekkür ederim." Sayemde kitabını bir türlü eline alamamış Çağan gülümsedi.
"Önemli değil." Üstün kitabı bana uzatırken ona bu iyiliğinin karşılığını vermek isteyen dudaklarım benden habersiz konuştular.
"Kitapta aradığını sormak istemez misin?" beynimden de bağımsız konuşmuş olacaklar ki gayet anlamsız ve dil bilimcileri delirten bir cümle kurmuşlardı. Bu arada kitabının kapağını tersten okumayı başardım. Su Ustaları Hakkında.
"Genel olarak bakıyordum sadece." O soruyu sormam gerek kitap hala elinde asılı duruyordu. Gözlerimi kısıp arkama yaslandım.
"Tüm hafta bende olacak zaten. Bu kadar nezakete gerek yok." Emin değilmiş gibi görünüyordu. İçimdeki küçük kız gözlerini süzerken 'ne nazlandın' diyordu. Küçük kızı uyardım. Olur olmadık yerlerde ortaya çıkmamalıydı.
"Ne soracaksın?" kitabı kucağına koyan Çağan hala düşünüyordu.
"Su ustalarının güçlerini." Sandalyelerden atlayarak yanındaki boş olana oturdum.
"Ne bekliyorsun?" elinde minik kalemi tutuyor, kapağa bakıyor ama hiçbir şey yazmıyordu. Belki de benim yanında olmamdan rahatsız olmuştu. Vicdan azabı gibi onu izliyordum sonuçta.
"Rahatsız olduysan..." yerimi değiştirmek üzere ayaklandığımda bileğimden tutarak beni geri oturttu. Sert davrandığını fark edip gözlerini kaçırdı.
"Soruyu toparlıyordum." Sonunda kalemi hareket ettirmeye başladığında kitabın üzerine eğilmemek için kendimi tuttum. Merakla olacakları beklerken kapağın üzerinde Çağan'ın yazdığı şeyler ışıkla belirmeye başladı. Harika bir el yazısı olduğu gözümden kaçmamıştı.
Su ustalarının potansiyel güçleri
-Potansiyelinin sınırı yok
Tüylerim bir anda diken diken olmuştu. Çok uzaklardan geldiğini hissettiğim bu ses acaba beynimin çalışan bir köşesinden mi geliyordu, bir de zihin ustası olacaktım. Kim olduğunu bilmediğim sesler hala benimle konuşuyordu. Bunu da sormayı aklıma yazdım.
Kitapta hiçbir değişiklik olmayınca Çağan şüpheyle kapağı açtı. Açtığı ilk sayfada sanki bilgisayarda yazılıyormuş gibi harf harf kelimeler belirmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Oyunları: Sınır
FantasyDünya gerçekten sandığımız gibi bir yer midir, bildiğimizi sandığımızın ardında gizli bir bilinmeyen yok mudur? Hayat doğru bildiğimiz yanlışlarla doludur elbet ama ya hayatınız tamamen yalansa, ya bu dünyanın farklı versiyonları varsa? Daha g...