Ava denilen cadı kiminle karşı karşıya olduğunu bilmiyordu.
Alper'in zihnini özgür bırakarak süzülmeye devam ettim. Kontrolüme gerek duymaksızın peşimden geliyordu. Beni gören her bir saray üyesi dehşet içinde donup kalırken aslında kim olduğumu biliyorlardı. Onlara korkularında hak verip kimseyi umursamayarak saraydan dışarı çıktım.
Babama haberi ancak ulaştırabilen zihin oyuncularına acıyordum. En iyisi olduklarını sanıyorlardı. Babam bile bana güvenmemişti. Çağan da bana güvenmemişti ve şimdi olanlar çoğunlukla onun suçuydu. Tabi tecrübesiz ustaları casusluk oyununa gönderenler de büyük bir suça ortak olmuşlardı.
Süzülüşüme son verip ayaklarımı yere bastım. Saçlarım hala süzülür ve beyaz huzmeler peşimden gelirken Alper'e, biricik kardeşime, sevgiyle baktım. Anlayamıyordu. Benim aksime, hiçbir şey bilmiyordu.
Kalbim ikinci bir acıyla sarsılırken gözümden birkaç damla yaş süzüldü. Ellerimi kalbime koyarak ışıktan elbisemi sıktım.
Biri kendini feda etmişti.
**
Kurak çölün kıyısındaki bir vahadaydılar. Aslı elçi, Çağan korumaydı görünürde. Etraflarında dolanıp kendi işlerine bakan insanların umurlarında değillerdi. Yalnızca çocuklardı merakla onlara bakan. Hayatlarında ilk defa beyaz ten görmüş çöl çocukları ilgiyle izliyorlardı onları.
Hepsinin karnı tok sırtı pekti öteki boyutun aksine. Mutluydu çocuklar hak ettiklerince. Yetişkinler gayet refah içindeydi. Çoğunun üzerinde hafif kumaştan açık renk kıyafetler vardı. Sırtları dimdik ve kendilerinden emin yürüyorlardı mermerden yollarda. Çocuklar denizden getirilen arıtma sularla oynuyor, kahkahalar atıyorlardı.
Çağan yıllar içinde değişmiş olan memleketine hasret içinde bakarken Aslı, içinde kaybını bulma umuduyla bakınıyordu. Dikkatleri dağınıktı.
Oturdukları yer vahanın kenarındaki sertleştirilmiş kumdan banklardı. Buluşma yerinin orası olduğu, beklemeleri gerektiğini söylemişlerdi. Başlarına geleceklerden habersiz, hayaller kuruyordu iki genç.
"Hey Çağan?" Çağan daldığı geçmişten çıkıp Aslı'ya baktı göz ucuyla, devam etmesini beklercesine kafa salladı. Fazlasıyla sessiz kalmışlardı zaten, burada Aslı söz konusuyken sessizlik olamazdı.
"Söylesene," sesini alçaltıp iyice yaklaştı. "Sen nasıl oluyor da beyaz oluyorsun?"
Çağan birkaç saniye için sorunun anlamını düşündü. Siyahlar ülkesinde beyaz bir prens. Bu cevabını bildiği ama sonuçlarının her şeyi sarsacağı bir konuydu.
"Bunu burada anlatamam." Aslı dudaklarını büzüp kollarını kavuşturdu.
"Çağan, seni yıllardır tanıyorum. İnsanlarla farklı yöntemlerle de konuşabileceğini bilecek kadar." Sesini daha da alçalttı. "Zihnini tıpkı bir zihin oyuncusu gibi koruyabildiğini bilecek kadar."
Çağan'ın gözleri dudakları hayretle aralanırken bankta geri kaydı. Kaşlarını kaldırmış anlamaya çalışıyordu. Aslı'nın bunu bilmesi imkansızdı. Sadece kendisi ve William biliyordu bunu. Ve artık bir de Abriana.
"Ben..." devamını getiremiyordu. İlk defa Abriana dışında birinin karşısında afallamıştı.
-Çağan, annem bir casustu. Beni de kendisi gibi büyüttü.
Çağan bir kez daha hayrete düşerken duruşunu düzeltti. Dikkat çekmemeliydiler.
"Bunu duydun değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Oyunları: Sınır
FantasíaDünya gerçekten sandığımız gibi bir yer midir, bildiğimizi sandığımızın ardında gizli bir bilinmeyen yok mudur? Hayat doğru bildiğimiz yanlışlarla doludur elbet ama ya hayatınız tamamen yalansa, ya bu dünyanın farklı versiyonları varsa? Daha g...