"Çok yanlış bir yerdeyiz değil mi?" soruma şakaklarını ovalayarak düşünen William yerine öfkeli Çağan cevap verdi.
"Gideceğimiz yeri birkaç kıta atlamış olabiliriz."
Ellerimi yüzüme götürüp hiçbir suçu bulunmayan yüzümü cezalandırırcasına sıvazladım. Gitmemiz gereken yer kuzey kutbuydu. Soğuk ama insanların yaşadığı, hayvan çeşitliliğinin olduğu, toprak parçalarının bulunduğu bir yer. Biz ise sadece buzdan oluşmuş bir kıtada yer alıyorduk. Diğerlerinin bizi bulmasına imkân yoktu.
Yüzümüm cezalandırmayı bırakıp ellerimi iki yanıma serbest bıraktım. Bunun bir anlamı yoktu ama yine de çığlık atarak bulduğum ilk uçurumdan atlama isteğiyle doluydum.
William elini sallayarak yanına gelmemizi işaret etti. Sonunda beyin fırtınasına son vermiş birkaç fikir edinmişti.
"Bizi buraya getirmelerindeki tek amaç ayrı düşmemiz olamaz. Dikkatli olmalıyız." Her an bir saldırı olabilirdi ve biz apaçık ortada duruyorduk. Hazırlıksız ve üşümüştük. Üstelik ben acıkmıştım.
"Bizi buraya getiren geçidi bulabilirsek..."
"Bu bir mucize olurdu. Geçit her yerde olabilir ve bunu görmemiz mümkün olmaz."
Sessizliğimi sürdürdüm. O geçidi bulmanın bir yolu olmalıydı. Hiçliğin ortasında dikilerek bunu başaramazdık.
"Çağan, burası tamamen sudan oluşuyor. Yapabileceğin bir şey yok mu?" bir umut su ustasına baktım ama ne yapabilirdi ki?
"Bizi yukarıdan hızla götürebilirim ama gideceğimiz bir yer olmayınca anlamı olmuyor."
"Ben diğerlerine söyleyeceğim." Onaylayan bakışların altında gözlerimi kapamadan Aslı'ya ulaşmayı denedim. Beyinlerimiz arasında elektriksel bir alışveriş öncesinde saç diplerim karıncalanmıştı.
Aslı? Sizi buldular mı?
-Abriana, sizi bulamıyoruz diye deliye döndüm. Biz artık hep beraberiz ama siz neredesiniz?
İnanmak istemezsin, ben de istemiyorum ama sanırım güney kutbundayız.
-Ne? Attığım çığlıkları duyabiliyor musun? Orada ne işiniz var!? Başım deli gibi ağrıyor.
Gözlerimi kırpıştırarak gerçeğe döndüm. Aslı'nın bile başını ağrıtmıştım. Yüzümde rüzgârı hissetmediğimi fark ettiğimde etrafa dikkatle baktım. Tekrar dört duvar arasındaydık. Bu sefer daha büyük bir alanın etrafına kurulmuş buzdan duvarlar göz alıcı bir şekilde ışıldıyorlardı.
Bana bakan gözlere cevap vermeden pelerinimi altıma alarak yere oturdum ve daha soğukkanlı biri ile konuşmak üzere gözlerimi kapadım. Sıklaşmaya başlayan bu bağlantılar artık tüylerimin dikleşmesine neden oluyordu.
Dicle, Aslı'nın söylemiş olduğunu düşünerek son gelişmeleri soruyorum.
-Burada herkes beyin fırtınası içinde, rüzgârını ben bile hissediyorum. Yapabileceğimiz ne var? Siz ne düşündünüz?
Son derece kontrollü olan Dicle beni şaşırtmaktan geri kalmamıştı. Aldığım tüm tepkilere alışmış olmama karşın Dicle'nin tepkisizliğine hala şaşırıyordum.
Eğer buradaki geçidi bulabilirsek oraya gelebiliriz. Etrafta geçitler hakkında bilgisi olan birini bulabilir misin?
-Bulacağım zihin ustası.
-Herkes buraya baksın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Oyunları: Sınır
FantasyDünya gerçekten sandığımız gibi bir yer midir, bildiğimizi sandığımızın ardında gizli bir bilinmeyen yok mudur? Hayat doğru bildiğimiz yanlışlarla doludur elbet ama ya hayatınız tamamen yalansa, ya bu dünyanın farklı versiyonları varsa? Daha g...