Birkaç günlük molayla tekrar spora başlayan biri kısa süreli alışma evresinden sonra tekrar adapte olabilirdi. Ama ben bu birkaç günlük molaya on sekiz yıl sığdırmıştım. Bu da haliyle biraz kafa karışıklığı yapıyordu.
Şu an her zamankinden hızlı ama bir o kadar da dengesiz bir antrenman yapıyordum.
"Harikasın, hızı arttır."
Bacaklarıma hızlanmaları için emir gönderirken düşme tehlikesini son anda atlattım. Bu hızla koşarken düşsem vücudum yerin şeklini alırdı herhalde.
(Güç ustamızı nasıl buldunuz? Gelecek bölümlerde onun hikayesini göreceğiz ;) )
Güç ustasının yanına gittiğimde yeni yemek yediğimiz için bir saatlik dinlenme önermişti. Bu normal insanlar için iki saat olmalıydı ama biz o kategoriye girmiyorduk. Spor yapmak için yine anormal olarak dışarıyı tercih etmiştim. Henüz öğlen olmamıştı ve zaten sık ağaçlı alanda olduğumuzdan güneş bizi öldürmezdi. Burası yağmur ormanlarının içinde bir mikro klima özelliği taşıyordu. Hala sıcak ve nemli, ama daha az öldürücü.
"Daha hızlı!" çok yakınımdan gelen sesle hızımı iyice arttırdım. Kontrolsüz, sıkı bir antrenman için onların yıllarca öğrendiklerini bir günde bana yüklemeyi hedef edinmişti ve bunda gayet de ciddiydi. Şu anki ders yakalanmamaktı. Beni yakalarsa ne olacağını söylemediğinden can havliyle kaçmak şu an için ilk hedefimdi.
Ensemde hissettiğim nefesle gözlerim irileşti. Farkında olmadan yumruklarımı sıktım ve hızlandım. Havanın hareketini hissedebiliyordum. Hareketsiz hava ben ortasından geçerken yarılıyor, ardından bir fermuar gibi arkamdan kapanıyordu. Ayaklarımın altındaki toprak hızlı koşabilmem için her adımımda esniyor gibiydi. Bu şey gibiydi, özgürlük.
Güzel
"Adrenalin güzeldir ama seni yanıltmasına izin vermemelisin."
Hemen yanımdan gelen sesle tam da dediğini yaptım ve yanılgıya düştüm. Aniden yön değiştirmem bir ağaçla burun buruna gelmeme neden olmuştu ve ne yazık ki fren yapacak mesafede değildim.
Ayaklarım dursa da üst bedenim süratle ağaca uçmaya devam ediyordu. Hasarı en aza indirmek için ellerimi suratıma kapattım.
Yüreğimin ferahlamasını sağlayan şey kafamın gömüldüğü şeyin ağaç değil de güç ustasının kendisi olmasıydı. Sanırım karşımda o değil de ağaç olsaydı, ağaç devrilebilirdi. Ve ben de ağacın gövdesine yapışmış şekilde yerde olurdum.
"Bu kadarı yeterli sanırım. Sıra diğer eğitimlerde." Dudaklarım gülümsemek üzere hareketlendi. Bu samimiyetsiz gülüş yorgunluktan olsa gerekti. Ben dağılmış saçlarımı toplamaya çalışırken güç ustamız sıradaki planımızı anlatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Oyunları: Sınır
FantasyDünya gerçekten sandığımız gibi bir yer midir, bildiğimizi sandığımızın ardında gizli bir bilinmeyen yok mudur? Hayat doğru bildiğimiz yanlışlarla doludur elbet ama ya hayatınız tamamen yalansa, ya bu dünyanın farklı versiyonları varsa? Daha g...