Bedenimin her bir zerresini kaplayan unutulmuş acılara yenilerini eklemek ve hayatımın bilmem kaçıncı şokunu yaşamak için sıradaki kapıya gitmeden önce biraz daha oyalanmaya karar verdim.
Mesela, düşünebilirdim.
Ne kadar güçlü bir zihin ustası olduğum daha doğduğum gün güçlerimi belli etmemden anlaşılabilirdi. Ama mütevazı olmayı fazla abartan benliğim bunu kabul etmek istemiyordu. Peki, daha dört aylık bir bebekken savaş çığlığı atmam? Yakın zamandakine oranla daha az sesli olsa da bayılmadan atlatmıştı bebek bedenim. Üstelik hiçbir yorulma belirtisi de göstermemişti.
Büyü gücüne ne demeli? Anne ve babamın dediğine göre ışık üstadıydım. Bunun ne demek olduğunu uyandığımda araştıracak olsam da yeni anının olduğu kapıya sürüklenen zihnim bunu iyice bir düşünmeme izin vermeden kapıdan içeri daldı.
"Üç yaşlarındaki küçük kız çocuğu üzerinde sarı uzun bir elbiseyle bahçe çitleri son derece sağlam bir evin bahçesinde, sallanan koltuğa oturmuş, düşünüyor ve gözyaşı döküyordu.
'Ben anneciğimi, babacığımı ve kardeşimi özledim.' Tombul ve sevimli yüzündeki iri gözlerinden sicim gibi boşalan yaşlar yerdeki kuru toprağı ıslatmıştı. Kulaklarının altında biten kumral saçlarının rengi solmuş, siyaha yaklaşmıştı.
Kaçırılmasının ardından üç yıl geçmiş olmasına rağmen çocuk da olsa o bir zihin ustasıydı ve kolay unutması mümkün değildi. Neler olduğunu asla unutmamış ve o günden bu güne onu kaçıran insanlarla tek kelime etmemişti.
Tek katlı mütevazı evin kapısından oldukça genç bir kadın göründü. Bu kadın Abriana'yı kucağında götüren kadındı. Gelecekte Abriana'nın anne diyeceği kadın.
'Duygu, bir şeyler yemelisin!' bu kadın ve kocasının kıza verdiği isim buydu. Duygu.
Küçük kız gözyaşlarını kurulayıp nefretle kestane saçlı kadına baktı ve dişlerinin arasından tıslarcasına konuştu.
'Adım bu değil!'
Kadın kaşlarını çatarak eve girdi. Kız konuşamazdı ki. Bunu beklemediği yüzünden okunuyordu. O küçük kız ailesini çoktan unutmalıydı. Bu iradesini su perisi olmasına bağlıyordu.
Bahçede kalmış olan küçük kız arkasındaki çalıların ardından gelen sesle doğruldu ve çocuksu bir merakla sesi takip etmeye başladı.
Henüz birkaç adım atmıştı ki karşısına çıkan muazzam güzellikteki canlı durmasına sebep oldu. Küçük kız yarım metre boyundaki kurdun karşısında uzun kalmıştı. Bu yavru bir kurttu.
Abriana korkmak bir yana gülümseyip kurda bir adım daha yaklaştı.
İri gözleri kurdunkilerle buluştuğunda iki canlının arasında bir noktadan huzmeler halinde ışık çıkmaya başladı. Küçük kız gözlerini kırpıştırıp geri adım atarken kurt büyülenmiş gibi kıza doğru yaklaşıyordu. Abriana gerilemeyi bıraktığında kurt hareket etmeyi bırakarak kızın önünde arka ayakları üzerine oturdu ve burnunu gökyüzüne dikerek ulumaya başladı.
Uluma sesini duyan evdeki kadın uzun eteğini ve saçlarını savurarak dışarı çıktı.
'ABRİANA!'
Abriana ve kurt aynı anda yüzlerini kadına döndüğünde kadın ikinci şokunu yaşadı.
Abriana'nın ve kurdun göz rengi aynıydı. Buz mavisi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Oyunları: Sınır
FantasyDünya gerçekten sandığımız gibi bir yer midir, bildiğimizi sandığımızın ardında gizli bir bilinmeyen yok mudur? Hayat doğru bildiğimiz yanlışlarla doludur elbet ama ya hayatınız tamamen yalansa, ya bu dünyanın farklı versiyonları varsa? Daha g...