Sırtımdaki çantayı koridorda bir köşeye fırlatıp banyoya koştum. Arkamdan seslenenler -Annem ve kardeşlerim- umurumda değildi. Kapıyı kilitleyerek titrek bir soluk aldım. Gözlerim, ufak banyoda hemen karşımda duran aynaya iliştiğinde bu görüntüyü görmemek adına gözlerimi sımsıkı kapadım.Nasıl mı görünüyordum? Her zamankinden biraz daha yıkık...
Kumral saçlarım arkadan dağılan bir topuzun içindeyken yüzüm koşmaktan kıpkırmızı, siyah gözlerimin altı mordu ve sabah üniversite sınavına gitmek için giydiğim gri eşofman takımı içindeydim. Kapıdan kayarak yere çöküp gelen sesleri dinlememek adına kulaklarıma ellerimi bastırdım.
Her şey bitmedi diyorlardı. Seneye de girersin. Yapabileceğini biliyoruz. Kısaca palavralar.
Sınavım kötü geçmemişti hayır. Aslında çok iyi olabilirdi ama bilemezdim. Okul bahçesinde olmuştu olan. Sesler. Kafamın içine dolmuş beni delirtene kadar orada kalmışlardı. Sıktığım yumruğumu sertçe bacağıma vurdum. Canım yanmıştı. Yumruğum yüzünden değil ama bu aptal deliliğim yüzünden.
Hastanede neyin var dediklerinde hiçbir şey söyleyememem de bundandı. Bir zamanlar anlatmaya çalışmıştım ama dinleyen olmamıştı, şimdi konuşmak gereksizdi. Kapının önündekiler artık pes edip giderken rahat bir nefes aldım.
Neden böyleyim diye düşünmekten bıkmıştım ama neden böyleydim? Lise bitmişti ve geriye bilgiler dışında ne kaldı deseler benim için hiçbir şey kalmamıştı. Ne arkadaş sevgisi ne de gönül ateşi...
İnsanlar benden hep uzak durmuşlardı ünüm sayesinde(!) neyse ki sürekli taşınan bir ailem vardı da o yüzleri görmek zorunda değildim. Gerçi ben de pek dost canlısı sayılmazdım ya. Sesin ve insanın en az olduğu yerleri severdim. Kulaklarımla bir sorunum yoktu hayır, kafamın içindeki seslerin azaldığı yerleri severdim.
Zorlukla kalkıp kıyafetlerimi çıkardım. Banyo yapmak iyi gelebilirdi.
...
Evde herkesin kendi işine döndüğünden emin olduğumda banyodan çıkıp hızla odama geçtim ve giyinmek için perdeleri kapadım. Bu aralar tuhaf hissediyordum. İzleniyormuş gibi.
Yaz günü simsiyah giyinerek uzun saçlarımı taradım. Dün güzel duygularla okuduğum kitabımı alıp bu gün kendime olan nefretle devam etmek için minik balkonuma çıktım. Akşamüzeri bu küçük sokak pek kalabalık olmuyordu neyse ki.
Bir iki kaktüs ve pek de rahat olmayan, üzerine benim koyduğum minderle konforlu hale getirilmeye çalışılmış tahta sandalye balkonumun nadide dekorasyonuydu. Konforsuz sandalyeme kurulup bambaşka dünyalara dalmak adına kitabımı açtım.
***
-Ne yapıyor?
-Kitap okuyor ama epey dağılmış görünüyor.
-Böyle olsun istemezdik.
-Ne zaman...
-Toparlanmasını bekleyelim evlat. Ona ikinci bir travma yaşatmamız riskli olur. Gözünü üstünden ayırma ve dikkat et! Yakalanma. Diğerleri hazırlıklara başlıyor.
Keskin mavi gözler odaklarına güzel kızı aldı. Her şeyden habersiz olan kız, dalıp gittiği kitabı büyük bir hızla okuyordu. Okulda yaşadığı talihsizlik işi zorlaştıracaktı. Bu beklemedikleri bir olaydı. Kızın yaşlarındaki genç gizlendiği yerden etrafına bakıyordu. Yolunda gitmeyen sadece bu değildi.
-Yakalanmam usta. Çocuklara etrafı temizlemelerini söyle. Burada biraz çöp var.
***
"Zihin oyunları: Arayış (Düzenleniyor)" bu kitabın düzenlenmiş versiyonundan alınmıştır. Profilimden kitabı bulabilirsiniz. Tüm bölümler orada yok ama düzenlenmeden de zevke okuyacağınız bir kitapta bulunuyorsunuz. :))) okumaya devam edin
Yorumlarınız beni geliştirecek o yüzden eksik etmeyin. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Oyunları: Sınır
FantasiDünya gerçekten sandığımız gibi bir yer midir, bildiğimizi sandığımızın ardında gizli bir bilinmeyen yok mudur? Hayat doğru bildiğimiz yanlışlarla doludur elbet ama ya hayatınız tamamen yalansa, ya bu dünyanın farklı versiyonları varsa? Daha g...