48. Bölüm: Darbe

3K 305 202
                                    


Kahkahalar atıyorlardı. Yangından kurtulan kitapları ve boş günlerini kutluyorlardı. Gülmeye çalışıyordum, çalışıyorduk Çağan'la. Ama gerçekleri bilerek rol yapmakta o kadar iyi değildim. Çağan daha iyi bir oyuncuydu bana göre. Öğrendiklerimizin bize sunduğu gerçekler bir yana, sırtımızdaki yük bin misline çıkmıştı adeta.

Kurt'un bana verdiği iyi duygular yerini karamsarlığa bırakalı epey oluyordu. Yolculuk sona ermiş Bekir'in öve öve bitiremediği yere ulaşmıştık. Övmekte kesinlikle haklıydı. Burası uçurumun kenarına inşa edilmiş tahtadan bir iskele gibiydi, bir balkon ya da seyir terası da denebilirdi ancak burada önemli olan insan yapımı bu yer değil, bize sunulan manzaraydı. Tam tepemizde dans eden kutup ışıkları, arkamızda ötüşen baykuşlar ve uluyan kurtlar apayrı bir haz veriyordu. Ürkütücüydü ama buna değerdi.

Renkli ışıklara dalan grup bir süredir sessizleşmişti. Dışarıdan bakan birinin soracağı ilk şey acaba ne düşünüyorlar olurdu ama ben bunu istemeden de olsa duyuyordum. Düşünceler yoğundu. İlk defa zihinlere dalmamak için kendimi tutmadım. Arkadaşlarımın özellerine saygısız bir girişti bu, kendimi rahatlatacak sözlere gerek yoktu ama yapacaktım. Onlar ben izin vermeden hayatıma girmişlerdi. Önce Bekir'i denemeliydim en az tanıdığım kişi olarak en az ona güveniyordum. Gözlerimi yıldızlara dikip saygısız girişimi yapmak üzere nefes aldım. Beynimin oksijene ihtiyacı vardı.

Beni kandırdılar. Savaşçı olacağımı, bir kahraman olarak öleceğimi sanıyordum. Ama aptal bir koruma olarak yaşayacakmışım. Çocuk bakıcısı olacakmışım. Sanki öbürlerinden az çalıştım onlardan daha mı az çalıştım! Daha mı az güçlüyüm! Bir de çıkmış karşıma bu bir onur diyorlar...

Kızgın bir zihin. Öfkesi bize olmasa da bize yöneltebilirdi. Temkinli olacaktım. Sıradaki kurban, bakışlarıyla olmasa da düşünceleriyle beni kendine çeken kişi, Çağan dı.

-Bunu neden yapıyorum, neden böyleyim ben? Yapacak başka iş yokmuş gibi, sorumluluklarım azmış gibi... beni dinlediğini bilmiyormuş gibi yapamayacağım Abriana.

Kalbim şok dalgasıyla kasılırken şok içinde karşıma oturmuş olan ona döndüm. Gözleri yıldızlarda gülümsüyordu.

-Anlıyorum seni, şaşırdın. Zihnime her girdiğinde Abriana, hissediyordum, biliyordum merakını. Duyduklarının çoğu kasıtlıydı ama kendini geliştirmediğini söyleyemem, son zamanlarda anlamakta güçlük çekiyordum dinlendiğimi. Bunca zaman sakladım evet nedeni kabullenememem, senin beni kabul etmeyeceğini bilmem.

Gözlerini bana çevirdiğinde ne yapacağımı bilemeden etrafa bakındım. Diğerleri hala kendi dünyalarındaydı. Tekrar ürkekçe çevirdim gözlerimi ona. Aramızda en az beş altı metre mesafe vardı ama gözlerinin okyanusuna takılabiliyordum hala.

-Söyle bana Abriana sevgimi kabul ediyor musun?

Bir an dudaklarımı araladığımda bu konuşmanın zihinsel olduğunu hatırlayıp sustum. Tamemen bedensel ve zihinsel bir şok geçiriyordum.

Çağan, ben neyi, nasıl, ne diyeceğimi bile bilmiyorum. Kendimi anlayamıyorum inan.

Birden bir rüzgar esti Çağan dan bu tarafa. Buz gibiydi, kokusunu güzelleştiren bu soğuk, içimi ısıtan bir soğuktu aynı zamanda.

-Evet ya da hayır demen yeterli

Beynim kendisine yöneltilen teklifin farkına bile varamamıştı henüz. Organlarım soğuktan değil, vereceğim cevabın merakından titremeye başlamışlardı. Bunun olabileceğine inanmazdım halbuki. Ve bu kadar tuhaf hissettireceğini de tahmin edemezdim.

Zihin Oyunları: SınırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin