Az önce ortada dikilen çocuk aniden gözden kayboldu ve benim de önüme dönmemi sağladı. Doktor önümden yürümeye devam ederken ürkek adımlarla onu takip ettim. Gelmişlerdi ve gidişimin yakın olduğunu hissediyordum.
Belki de gerçekten deliydim ben. Gördüğüm ve duyduğum var olmayan kişiler de bunun kanıtıydı. Ama bu üvey evlat olduğum gerçeğini değiştirmezdi. Gerçekler acıydı. Bu her zaman böyle olmuştu.
Kamburumu olabilecek en fazla şekilde çıkararak adım atan ayaklarımı izledim. Saçım epey dağılmıştı ve dışarıdan korkutucu olduğumu fark edebiliyordum. Şu an tam anlamıyla deli gibi görünüyordum.
Bu o kız olmalı, çok geç kalmamışızdır umarım.
Beynimin içinde duyduğum ses az önce gördüğüm sarışın, renkli gözlü, güzel kıza ait olmalıydı.
Gerçek miydi yaşadıklarım yoksa gerçekten kafayı mı yemiştim çocuk yaşta? Bu seslerin kaç yaşımda başladığını tam hatırlamıyordum ama o zaman psikologla tedavime devam etseydim belki daha sağlıklı olurdum. Bu ailem dediğim insanların sorunuydu.
"Duygu, sana..." Doktora döndüm neden cümlesini yarım bırakmıştı? Elini ensesine götürüp küçük demir bir çubuk çıkardı. Ellerimle ağzımı kapatırken yere yığılan adamı izledim. Yardım istemek için bayan doktora seslenecekken onun da aynı durumda olduğunu gördüm.
Kalbim adrenalin pompalamaya başlamıştı bile. Nefes alışım hızlanıyor, bacaklarım koşmam için yalvarıyordu.
Karşı koyma kardeşim.
Güvenilir ses beynimin içinde yankılanırken etrafa bakındım. Kiremit taşı dizili yolun yanındaki çimenlik alanda kimse yoktu. Peki bu da neyin nesiydi?
Yerde yatan adamın yanına çöküp ensesine saplanan iğneye baktım. Filmlerde gördüğüm ucu zehirli oklara benziyordu. Zehirli!
Titreyen ellerimle adamın nabzını kontrol ettim ve rahat bir nefes verdim. Sanki uykudaymış gibi duruyordu. Kadının da aynı olduğuna emin olduktan sonra temkinli adımlarla binaya doğru yürümeye başladım.
Tam yanımdan geçen aşırı hızlı cisim sola savrulmama ve sarsılarak durmama neden oldu. Bu kesinlikle bir insandı. İyice korkmaya başlamıştım. Kardeşim olduğunu söyleyen ve buna inandığım ses bana bunu söylememişti. Titreyen ellerime bakıp yaşaran gözlerimi kuruladım.
Aptallar, onlara yavaş olmalarını söylemeliydim.
Bu sesin kime ait olduğunu düşünemeyecek kadar korkuyordum. Koşmaya başladım. Nereye olduğunu bilmeden, sanırım çıkışa koşuyordum. Tokam çıkmış ve koyu kumral uzun saçlarım havalanmaya başlamıştı.
Aniden durup ellerimi bir şeye tutunmak amacıyla iki yana açtım ve dinledim. Hep bir ağızdan ama içlerinden konuşuyorlardı.
-Planda bu yoktu,
-O ne yaptığını sanıyor?
-Doktoru sonraya saklamalıydım,
-Neden durdu?
-Aslı'ya onunla konuşmasını söylemiştim yanından koşmasını değil..
Duyduğum son cümleyle gözlerimi açtım. Demek yanımdan geçen bir insandı ve adı Aslı'ydı.
Yine oluyordu, aynı anda birden çok duyguyu hissediyordum ve bunlardan hiçbirinin bana ait olmadığını biliyordum. Kafamdaki sesler yoğunlaşmıştı, artık ayırt edemiyordum. Bu bir kez daha olmuştu ne zaman ve nerede olduğunu bilmesem de olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Oyunları: Sınır
FantasyDünya gerçekten sandığımız gibi bir yer midir, bildiğimizi sandığımızın ardında gizli bir bilinmeyen yok mudur? Hayat doğru bildiğimiz yanlışlarla doludur elbet ama ya hayatınız tamamen yalansa, ya bu dünyanın farklı versiyonları varsa? Daha g...