68. Bölüm: Güç

2.4K 269 46
                                    


Doğayla bütünleşmek ve elektriğimizi atmak için bahçede beklememiz söylenmişti. Bahçedeki ahşap, altıgen şeklinde masanın etrafında kalan ustalar olarak bulunuyorduk. Aslı yoktu, Alper yoktu, Çağan yoktu. 

Aslı ve Çağan gitmişlerdi gece yarısı herkes uyurken. Bir şeyin benden uzaklaştığını hissetmiştim de, Çağan'ın bana yatmadan önce verdiği çaydaki uyku veren bitkiler yüzünden uyanamamıştım uykumdan. Bunu kabullenemeyen benliğim isyanlardaydı. Gece odama gelmiş ve not bırakmıştı bana. Oysa Aslı'yla doyasıya sarılmış ve vedalaşmıştık bunun veda almadığını söyleyerek. Ona, su ustasına ise bir şans bile dileyememiştim.

"Üzgünüm, gitmeme izin vermeyeceğini biliyordum. Mantıklı konuşacak mutlaka ikna edecektin beni. Ama görmeliyim sevgilim. Affet beni. Döndüğümde seni kırgın görmek istemem.

Seni seviyorum."

Güya sıkıntılarını atmak için gelmiş olan takımım ilk defa sessizce oturuyordu. Hiç konuşmadan, önlerindeki soğuk içeceklere ve adını bilmediğimiz meyvelere bakıp hiç dokunmayarak bekliyorlardı. Neyi? Haberi elbette. Varıp varmadıklarını. Vardıklarında onlardan birinin gözlerinden görecektim neler olup bittiğini, tehlikenin varlığını hissettiğimde kaçmalarını söyleyecektim. Bunu yapmalıydım en azından. Yapabilirdim de. 

Ellerimi üzerimdeki turkuaz şorta bastırdım. Sade beyaz bir tişörtle giymiştim. Ustaların yanında prenses gibi görünmemeliydim. Aynı benim gibi sade ve ince şeyler giymiş olan ustalar durgun ve korkmuştu, daha çok gençlerdi. Hepsine tek tek baktım. Ateş suçlu suçlu gözlerini kaçırıyordu benden. Biliyordu. Gideceğini biliyordu ama söylememişti. Onu suçlamamalıydım ama kendimi suçlayabilirdim.

Ben zihin ustasıydım. Anlayabilirdim. Bana öylesine gelen, üstelik bu sıcakta gelen çaydan bir şey anlayabilirdim. Çay soğuktu ama şüpheliydi. Ya gece hissetiğimde olanlar. Uyanabilirdim. Bedenimdeki uyku hormonuna sözümü geçirmeliydim. Madem zihin ustasıydım, zihnimle bedenimi kontrol edebilmeliydim. Ya da başkalarının bedenlerini...

Gözlerimi usulca hedefim ve kurbanım olan Uğur'a çevirdim. Dirseklerini masaya koymuş çenesini de ellerine yaslamıştı. Gözlerimi ellerine çevirdim. Kıpırdanın. Hiçbir şey yoktu. Pekâlâ, başka şekilde deneyelim. Kollarımı aynı onun yaptığı gibi koyup çenemi ellerime yasladım. Uğur da bir nevi zihin oyuncusuydu. Zordan başlamak en iyisiydi.

Zihinlerimiz arasında bir solucan deliği oluşturup gözlerimi kaparken bilgi akışına izin verdim. Zavallı Aslı, onu çocukluğundan beri tanırım. Bunu kabul ettiğine inanamıyorum. Çağan onu kollayacaktır. Başlarına bir şey gelmez umarım... ...

Gözlerimi açıp kafamı geri çektim. Aradaki bağı koparmadan ellerimi masanın altına soktum. Göz ucuyla onun da aynını yaptığını görebiliyordum. Hadi zorlaştıralım. Kafamdaki karıncalanmayı hissedene kadar odaklandım. Öksür.

Kulağıma gelen öksürme sesiyle gelen gülümseme isteğimi bastırdım. Bir elimi masanın üstüne çıkardım. Aynını yapıyordu. Boynumu sağa sola yatırdım. Hala aynını yapıyordu. Hay aksi nasıl çıkacaktım bu bağdan. Özgürsün. Ben istemediğim halde diğer elini masaya çıkardığında rahatladım.

Yeni bir denek.

Bu sefer Doğa'yla aramızda bir bağ oluşturdum. Bu çok daha kolaydı. Ellerimi masanın üstünde birleştirdim. Aynını yapan doğa hiçbir şeyin farkında değildi. Saçlarınla oyna. Ellerini saçlarına götürüp uçlarıyla oynamaya başladı. Özgürsün. Saçlarıyla oynamaya tepeden dağınık bir topuz yaparak son verdi.

Zihin Oyunları: SınırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin