"Hadi yapalım!"
Artık uzatmaları oynamak istemiyordum. Sanki kırışıkmış gibi beyaz elbisemin tüllerini düzelttim. Şimdi çıkacaktım ya da asla yapamayacaktım. Bu hiçbir şey bilmeden sınava girmek gibiydi.
Dönen basamakları hızla tırmanmaya başladım. Hiç üşümesem de titriyor olduğum gerçeğini yok sayarak bir çırpıda kendimi yükseltilmiş sahneye attım. Bu bir gösteri olacaktı.
Ah! on binlerce çift göz doğrudan bana bakıyordu. Ciğerlerimin üzerine kamyon çıkmış gibi hissediyordum.
Sakin olun
William'ın sakinleştirici sesi kafatasımda yankılanırken derin bir nefes aldım. Arkadaşlarımın hepsi arkamda dizilmişlerdi. Sağ arka çaprazımda Alper, solumda Çağan olduğunu hissetmiştim. Hadi Abriana! Neyi bekliyorsun? Mikrofon?
Bu tasarımda durduğun noktada fısıldasan bile herkes duyabilir Abriana.
Bunu daha önce söylese de olurdu hani.
Başla zihin ustası
Duruşumu dikleştirdim. Kalabalığın üzerinde dolaşan gözlerim hayatım boyunca bir arada görmediğim kadar insanı görüyordu. Ya şimdi ya hiç...
"Kendimizi tanıtmamıza izin verin halkımız. Biz dünyanın düzen koruyucuları olan ustalarız!" topluluğun ciddi yüzlerinde zerre kıpırdama olmazken var olan bir gram özgüvenim de yerle bir olmuştu. Her birinin düşünceleri kafama hücum etmeye, başımı ağrıtmaya başlamıştı. çok, çok kalabalıklardı.
Bu çocuklar mı bizi kurtaracak, peh,
İnin aşağı, biz çok daha iyi savaşçılarız
Dünya'nın geleceği bir avuç çocuğa kalmışsa halimiz vahim demektir
Çenem kapanmıştı, konuşamıyordum. Bunların yanı sıra ağlamak üzereydim.
"Halkımız, size genç ustalarımızı biraz anlatayım. Başarabileceklerinin sınırı yok!"
William bir elini omzuma atıp konuşmayı ele aldığında yüzümdeki ifadeyi bozmamak için oldukça çabalamam gerekti. Epeyce bozulmuştum. Bana hiçbir tepki vermemiş olan halk William karşısında çocuğa dönmüş alkışlara başlamıştı. Güvendikleri kişiler biz değildik. Savaşçılardı. Bizi savaşçıdan bile saymıyorlardı. Bizler çocuklardık. Ama işe yaramaz, sevilmeyen, ellerindeki şeyleri hak etmeyen çocuklar.
Arkamı dönüp koşmak, gitmek istiyordum. Beni durduranın William'ın telkin yeteneği olduğunu biliyordum. Onu reddetmeyerek grubuma iyilik yapıyordum. Kaçıp gitsem halk bizi iyice aşağılayacaktı, biliyordum.
Düşüncelerin akışı hızlanmaya başlarken bende yolunda olmayan bir şeyler olmaya başlamıştı. Hayır, hayır şimdi değil...
Ayak parmaklarımdan başlayan ışıldamayı fark ettiğimde William'ın kolunu sertçe sıktım.
William, bana bir şey oluyor!
William halk alkışlamaya devam ederken bana döndü. Işığı ve yüzümdeki ifadeyi görmesiyle gözlerinden geçen endişeyi görmüştüm. Yılların tecrübesiyle hiçbir şey hissettirmeden halka dönüp konuştu.
"Ustalarımız az sonra gösterecekleri için bir süreliğine aramızdan ayrılacaklar."
Aşağı kısma açılan bölmeye sakince yaklaşıp seyircinin görüş alanından çıkacak kadar aşağı indikten sonra merdivenlerden aşağı can havliyle koşmaya başladım. Ben koşarken beyaz elbisem yerini normal kıyafetlerime bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Oyunları: Sınır
FantasyDünya gerçekten sandığımız gibi bir yer midir, bildiğimizi sandığımızın ardında gizli bir bilinmeyen yok mudur? Hayat doğru bildiğimiz yanlışlarla doludur elbet ama ya hayatınız tamamen yalansa, ya bu dünyanın farklı versiyonları varsa? Daha g...