Beni içeriden yıkmak isteyen Ava büyük bir zevkle zihnimin koridorlarını talan edip işine yarar bir şeyler ararken kardeşimin koluna sıkıca tutundum. Ne olduğunu anlamayan Alper ona destek vermek istediğimi düşünüyordu ama desteğe ihtiyacı olan bendim.
Ava, labirentlerimde korkusuzca gezinirken beni yıkma çalışmalarına başlamıştı bile ama yaptıkları ancak bu savaşın ortasında bir sivrisinek kadar rahatsız ediciydi. Ne ara bu denli geliştiğimi bilmiyordum.
Başından beri sen busun kızım
Annemin sesiyle gülümsedim. Ses artık ipeksi yumuşaklıkta ve daha yakınmış gibiydi. Annemin nerede olduğunu merak ettim. İstesem iğrenebilirdim ama dikkatim oldukça dağılacaktı.
"Alper?"
Bizi kamuflajlı tutan Alper bu işe yaramasa da devam ediyordu, işe yaramak isteğine hayrandım. Onu seviyordum, onun masum düşüncelerini hüzünlü geçmişini seviyordum. Daha fazla üzülmesine dayanamazdım. O bana anlatmak istemese de zihnime üşüşen eski anıları kalbimi sıkıştırıyordu. Kendim hariç herkesin zihnine koyduğum bariyerle cadı bunları göremezdi, bu anıları silah olarak kullanmak için bir salise bile duraksamayacağını biliyordum. Şayet bana şu anda yapmaya çalıştığı buydu.
"Kardeşim?"
Kardeşimin güzel yüzüne, asilce ışıldayan saçlarına, gök mavisi gözlerine özlemle baktım. Belki son kez görecektim bu gözleri ama bunu ona belli edemezdim. Kendi sonumu çizdiğimi ona gösteremezdim. Beni engellemeye çalışacaktı.
"Gelecekte ne görürsen gör, ne duyarsan dur; sakın beni engellemeye ya da korumaya çalışma tamam mı? Babam bir şey yapmaya çalışırsa onu durdur, sadece bana güven."
Alper'in yüzü endişeyle kırışırken gülümsedim. Etraftaki seslerden, patlama ve çığlıklardan soyutlanmışçasına yürüyorduk. Etrafımıza öyle çok yüklenmişlerdi ki, Uğur bile zorlanıyordu. Bana bizi havadan götürmeyi teklif ettiğinde ise reddetmiştim çünkü zamana ihtiyacım vardı. Aslında zamana ihtiyacı olan Ava'ydı. O zihnimde biraz daha oyalanmalıydı.
Beynimdeki Ava'ya ait çığlık ve kahkahalar sürerken kardeşime bir anlığına sarılıp geri çekildim.
"Ne yapmayı planlıyorsun Abriana? Sakın bir delilik yapma! Kalabalığız, kazanabiliriz. Tek başına bir şey yapmayı mı planlıyorsun? Yapma!"
Kardeşim bağırıyordu. Ustaların zihinlerini seslerimize kapattım. Dikkatlerinin dağılması iyi olmazdı.
Enseme saplanan ağrı ayaklarımla olan bağımı kesmiş gibi sarsılmama ve Alper'in kolunu çekiştirerek sendelememe neden olurken elimi enseme götürüp dokundurdum. Kan ya da dokununca artan bir acı yoktu. Ağrı içeriden geliyordu. Zeina'nın bana ilk gün yapmaya çalıştığı gibi acı vermekti bu.
"Sen iyi misin? Geri dönelim Abriana, sana bir şey olmasına dayanamam. Senin görevin planlamaktı ve planladın işte ne olur..."
Alper'e büyük bir sevimlilikle gülümserken kolunu sıktım. İyi bir oyuncu olup çıkmıştım ama bu gerekliydi. Vücudumdaki gücün artmasına izin verdim. Onu, gücümü dizginlemeye çalışmak zordu.
"Sinek ısırığı, endişelenme!"
Kardeşimin üzerinde güç kullanmaktan ve kendimden nefret etsem de devam ettim. Kardeşimin kolunu bırakıp iyice daralmış çemberimizde Uğur'un arkasına geçip ensesine dokundum.
Gözlerimi kapayıp potansiyelinin kapalı olduğu barajı buldum. Küçüklükten beri olan eğitimi onu dizginlemek üzereydi, bu baraj onu yıpratıyor, o büyüdükçe artan güçlerinin onu yormasına neden oluyordu. Barajın en tepesindeki kapağı araladım ve çatırdayarak parçalanmasına izin vererek gücün akışını sağladım. Güç onu yormadan artacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Oyunları: Sınır
FantasyDünya gerçekten sandığımız gibi bir yer midir, bildiğimizi sandığımızın ardında gizli bir bilinmeyen yok mudur? Hayat doğru bildiğimiz yanlışlarla doludur elbet ama ya hayatınız tamamen yalansa, ya bu dünyanın farklı versiyonları varsa? Daha g...