Çağan'dan Her zaman yaptığı gibi konuşma arasında dalıp gütmesine gülümseyerek baktı Çağan. Nerelere dalıp gittiğini hep merak eder ama sormaya çekinirdi. Bu sefer hangi düşüncelere daldığını merak ederek geri dönmesini beklemeye başladı. Çağan onu çok iyi anlıyordu. Neler yaşadığını tahmin etmekle beraber acılarını paylaşıyordu genç kızın.
Bir süreliğine gözlerinin kapalı olmasının ardına sığınıp yüzünü doyasıya incelemeye başladı. ne zamandır yüzüne böylesine dikkatle bakamıyordu. Bakarsa anlayacakları zaman ondan hep kaçmaya çalışmıştı. Kabul etmemişti gerçeği.Onu gördüğü ilk günü hatırladı. Neresi olduğunu öğrenemediği bir yerden tüm hüznüyle evine yürüyordu. Onu kandıranların yanına...
İlk başta sadece görev gereği şöyle bir iki gün izlemişti kızı. Ama o gün, üçüncü gün bir şey oturmuştu kalbine. Adını bilemediği bir şey. Kız ağlayan bir çocuk görmüş aceleyle yetişmeye çalıştığı otobüsün kaçışına razı gelerek eğilip çocukla ilgilenmeye başlamıştı. o güne kadar hiç güldüğünü görmediği kız o gün içten bir gülümsemeyle bakmıştı o küçük çocuğa, saçlarını okşamış, kirli de olsa sıkıca sarılmıştı ona. O an bir şeyler olmuştu kalbinde. Anlayamamıştı. Ama anlatacaktı onu Abriana'ya, bu gün değilse yarın. Ona yavaş yavaş aşık oluşunu anlatacaktı bir nefeste.
Kızın yüz mimikleri oynamaya başlamıştı, kaslarının gerildiğini kaşlarını çattığını gördü. Beynindeki fikirler mi hoşuna gitmemişti yoksa, yoksa...
Sırtındaki gerilimi hissetmesiyle kınındaki kılıcını çıkararak arkasına döndü. Bu alanda çok sayıda muhafız olması gerekirken onlar neredeydi? Kılıcıyla tetikte beklerken uyandırmak üzere Abriana'ya döndü. Her nereye daldıysa çıkmalıydı.
"N, ne!"
Yoktu. Gitmişti.
Dehşet içinde etrafında bir tur döndü. Nereye giderdi? Daha bir saniye öncesine kadar arkasında olan kız o fark etmeden bir yere gitmiş olamazdı. Aklına başka ihtimaller de geliyordu.
Biri mi kaçırdı?
Mümkün değildi, mutlaka hissederdi. Duymasa bile canlının içinde taşıdığı sudan bunu anlardı.
O mu kaçtı?
Gayet normal konuşurken Abriana neden kaçsındı?
Bu gerçek değil.
Sırtından aşağı kaynar sular dökülürken birine seslenmek amacıyla bileğini dudaklarına yaklaştırdı. Kahretsin. İletişim cihazı yoktu. Oysa kıyafetini değiştirirken taktığına emindi.
Burada neler oluyordu böyle?!
...
Genç kahin ve kral babası sarayın güvenli salonları arasında yılların acısına durmadan konuşurken Alper babasının ne kadar birikimli ve zeki biri olduğunu anlamıştı. Genç yaşta tahta çıkmasına rağmen ülkeyi çok iyi yönetmiş uzaklardaki topraklarında bile kargaşa çıkmasını önlemişti.
Ama bir yandan da aklı kardeşindeydi. Çağan ha, vay canına hala inanamıyordu. Ne onlar kralın çocuklarıydılar ne de Çağan denen o havalı tip prensti. Kardeşiyle aralarında geçenleri gördükçe içinde kardeşine karşı bir koruma güdüsü ayaklanıyordu. Şu ana kadar bir şey dememişti ama Çağan'ı köşeye çekip bir konuşma fikrini kafasına koydu.
"Çağan ve Abriana. Geleceğin güçlü liderleri."
Alper titreyerek kendine geldi. Kralın son dediklerini kaçırmıştı. Yoksa dışından mı konuşmuştu? Bunca yıllık eğitimin ardından imkânsızdı. Bodoslama gitme kararı alarak alnına düşen saçları eliyle arkasına itti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Oyunları: Sınır
FantasyDünya gerçekten sandığımız gibi bir yer midir, bildiğimizi sandığımızın ardında gizli bir bilinmeyen yok mudur? Hayat doğru bildiğimiz yanlışlarla doludur elbet ama ya hayatınız tamamen yalansa, ya bu dünyanın farklı versiyonları varsa? Daha g...