2.Sezon 30.Bölüm

2.5K 170 30
                                    

    
"Berbat Oyun"

    Bir bebek misali uyuyordu göğsümde. Saçları arasında duran dudaklarımı durduramıyordum. Her dakika minik minik öpücükler bırakıyordum güzel saçlarına. Bir yandan eliyle oynarken, diğer elimle de saçlarını seviyordum. Kaç dakikadır bu pozisyonda uzanıyorduk bilmiyorum ama şikayetçi değildim. Kokusuna doymak mümkün değildi bence, bu yüzden doymayı beklemeden devam ediyordum içime içime çekmeye...

Hemen yan tarafta duran minik sehpadaki telefonu titredi. Başımı o yöne çevirerek telefona uzandım. Kayıtsız bir numaradan gelen mesaja bakmak doğru olmazdı ama kendime engel olamayacağımı tahmin ediyordum.

-Yarın kemoterapiye girecekmişim-

Saniyeler sonra bir mesaj daha geldi.

-Çok korkuyorum Emre, ne olur bir şey söyle bana ben ne yapacağım- yazıyordu mesajda.

Sahi, bu mesajlar kaç gündür geliyordu? Kaç gündür vicdanına oynuyordu benim sevgilimin? Emre'nin bu yorgun ve mutsuz halleri bu mesajlar yüzünden miydi?

Ah, öfkem içime sığmayacak gibiydi! Nefes alış şeklim değişti çoktan. Yine de biliyordum ki çaresizdim. Göğsümde uyuyan bu dünya iyisi insanı bir de ben sıkamazdım. Ona destek olmam gerekiyordu. Onu bu vicdan savaşında yalnız bırakamazdım.

Telefonu, ekranını göremeyeceğim şekilde masaya bıraktım. Yeniden biriciğime odaklandım ve yüzünü görebilmek için başımı eğdim usulca.

Sanki günlerdir uyumamış da nihayet huzuru bulmuş gibiydi yüzündeki ifade. Ne garip bir imtihandı bu böyle... Ne yapacaktı? Nasıl hem uzak duracak kırmayacaktı ki? Vicdan savaşı ne berbattı yahu! Eminim ki o derin sessizliğinin altında berbat bir savaş vardı; Emre'ye hiç acımayan, durmadan sert darbelerle kalbini sızlatan adaletsiz bir savaş.

''Elif...'' mırıldanışını duymamla ''Sevgilim?'' dedim ve başını kaldırışını seyrettim tebessümle.

Uykulu gözleri gözlerimi buluğunda yanağına dokundum,''Ne oldu, su falan getireyim mi?''

''Yok... Yok da senin sol tarafını çürüttüm. Niye uyandırmıyorsun kızım ya''

''İyiyim ben halimden memnunum''

İyice kalktığında yeniden göğsüme uzanmasını istiyordum deli gibi ama yüzüne bastırdığı ellerini indirdiği gibi telefonunu almıştı eline.

Ekranda duran mesajları okuyordu tüm mutsuzluğuyla ve bir şeyler yazdı. Telefonu cebine sıkıştırdığında, ''Eve gidelim'' dedi ilgisizce.

''Burada kalsak?''

''Üşürüz.''

''Üşümeyiz... Gitmeyelim eve lütfen?''

Sessizce bekledim yanıtı için. Bu sırada telefonunun titrediğini duyduk. Gözlerimi devirerek ayağa kalktım. Montumu üzerime geçirdiğim gibi çıkışa doğru ilerlerken o hala aynı yerdeydi ve telefonuna bakıyordu.

Tamamen dalgın bir ifade ile yanıma geldiğinde ''Ne diyor?'' dedim. Sesim kontrol edemediğim bir biçimde nefretle doluydu.

''Bir şey demiyor''

''İyice acındırdı mı kendini?"

''Elif kavga etmekten çok yoruldum.''

''Ben keyif mi alıyorum sanıyorsun? Şu haline bak. Bu kadar üzülmen normal mi?''

''Yahu ne diyeyim ne! Yazma bana mı diyeyim! Geber mi diyeyim Elif!''

''Geber demene gerek yok ama neden ya neden! Neden sana her ulaştığımı düşündüğüm de bir şeyler seni geri çekiyor ya! Neden bizim yolumuz hep böyle taşlarla dolu!''

Sadece İki AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin