"En Güçlü Patron"Hayatım boyunca bu kadar uzun ve zor bir bekleyişimin daha olduğunu hatırlamıyordum. Apartmanın altındaydık. Cenk, kolumdan bir an olsun çekmiyordu elini ve sürekli olarak başıma dokunup duruyordu. Esat ise en az benim kadar heyecanlı ve sessizdi. Bir an önce gelmesini istiyorduk lanet olası taksinin fakat yarım saattir sokak tamamen sessizdi.
Bu sırada Yüsra belki on defa aramıştı Cenk'i, onlar da heyecanlı ve endişelilerdi.
Esat ile görüşmelerinin üzerinden yarım saat geçmişti ve sadece yoldayım demişti biriciğim.
Sıkıntıyla saçlarımı geriye doğru itelerken kaldırıma oturdum. Göz göze geldiğimiz sırada Esat yavaşça karşıma çömeldi. Ellerimi sıkıca tutarken, ''Onu sakinleştirecek tek insansın he, unutma'' diye tembihledi.
''La Haluk amca nasıl saldı acaba Emre'yi ben çok merak ediyorum...''
''Kavga etmişlerdir kesin bizimki de vurup kapıyı çıkmıştır''
Başım ağrıyordu yahu. Cenk ve Esat'a karşı hiçbir zaman kırıcı olmak istemiyordum fakat yoruluyordum düşünmekten. Neydi, nasıldı, neler oldu gibi şeyler duymak istemiyordum. Emre'ydi tek derdim! Gelsindi artık ve ben ona kocaman sarılayımdı. Fakat ne gelen vardı ne de herhangi bir şey...
Sıkıntılı ifademi kontrol edemeyerek ayağa kalktığımda sokağın başından direkt olarak gözüme çarpan parlak araba farları ile ellerim istemsizce karnımın üzerine gitti. Midemde ne oluyordu bilmiyorum. Sadece müthiş bir sancı vardı ve dikkatle arabanın yaklaşmasını seyrettim.
Taksi durduğumuz yere iyice yaklaştığında heyecandan kalbim tekledi.
Araba yaklaşıp durduğunda birkaç adımla içeride kimin olduğunu görebilmek için yaklaştım. Açılan kapıdan inen ise... Evet, nihayet!
Bir saniye olsun beklemeden boynuna atladığımda bütün gerginliğini iliklerime kadar hissettim. Kesinlikle sakin değildi fakat tepki vermeden sarmıştı kollarını bedenime.
Bir kolunu üzerimden çekmeden öteki eliyle taksiciye ücreti uzattı. Bir baba edasıyla kolunun tekini omzuma atarken alnıma en içten öpücüğünü bıraktı ve Esat'ın kollarına süzüldü. Çok geçmeden Cenk ile de sarıldıklarında yeniden bendeydi güzel kolları.
''Kızlar yemek hazırladı, çıkalım eve hadi'' dedi Cenk, bir yandan da apartmanın giriş kapısını açtı. Gergin olduğu her halinden belli olan sevdiğim, ''Toku-'' evet... Cümlesi tamamlanmamıştı çünkü ona oldukça keskin bir bakış atarak yemek yiyeceğini belirtmiş bulunmaktaydım!
Bu bakışı gördüğü gibi kelimeyi hızlı bir şekilde değiştirerek ''Tamam'' dedi derin sesiyle. Gizli bir tebessümle belinde duran elimi kontrol edemedim. Sırtını sıvazlar gibi belini sıvazlıyordum ve başımı göğsüne yasladım birkaç saniye için, bana itiraz edemeyişi gerçekten de kalbimi, ah tamam yalnızca kalbimi değil her yanımı delirtiyordu...
Dizlerimde bir yastık ve yastığa başını yaslayarak uzanan yeşil gözlü sevdiğim. Yorgun argın bir biçimde dinliyordu Cenk ile Esat'ı. Ben saçlarıyla oynadıkça mayışıyor gibiydi ve bu hallerini tebessümle seyrediyordum. Yaşadığı o berbat durumu sorgulamak, konuşmak istemiyordum fakat Esat ve Cenk oldukça kararlılardı konuşmaya.
Aldırmıyordum. Sadece güzel saçlarına odaklanmış durumdaydım ve en az onun kadar mayışmış bir vaziyette doya doya okşuyordum saçlarını. Şimdi bir türlü tam anlamıyla çıkmayı başaramamış sakallarına baktığımda daha çok gülümsedim. Usulca parmaklarımı minik sakallarında gezindirirken elimi tuttu ve yeniden saçlarının üzerine koydu. Kalbimi bu noktada bıraksam olmuyor muydu? Çünkü artık gerçekten sığmıyordu içime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece İki Ay
General FictionOysa ne çok ağlamıştım buraya geldiğim için, ne çok kızmıştım babama. " Bu bir tür sürgün! Benden kurtulmak mı istiyorsunuz" haykırışları ile nasıl da nefret kusmuştum. Fakat hayat böyle bir şey sanırım. Sürprizleri en umutsuz dolu anlarda koyuyordu...