"Üzgünüm ama kurşun rahmi parçalamış. Bir daha anne olamaz."
Ufuk kaynar suyun başının altından döküldüğünü hissetti. Doktorun yakasına yapıştı. Olanları duyan hemşire üzgün bir şekilde acılı adama baktı.
O da daha yeni babasını kaybetmemiş miydi, yaptığı bir hata yüzünden babası ölmemiş miydi?"Handan sen, bugün beni utandırdın. Keşke annen yerine, ben ölseydim," dememiş miydi?
Handan, babasının son sözlerini hatırlayınca sarsıldı.
Ufuk, Doktorun yakasını bırakıp yere çöktü. Doktor hızla yanlarından ayrıldı.
"Şimdi ne olacak, Selda'ya bunu nasıl diyeceğiz?" Ufuk, Ateş'in gözlerinin içine baktı.
Ateş, Selda'nın başına gelenleri duyunca Ankara'ya gelmişti. Selda saatler sonra kendine geldi. Ne Ateş, ne Burak, ne Serdar, ne de sevdiği adam yanına gelmişti. Kimse yanına gelmemişti. Korkuyorlardı. Sorarsa ne diyeceklerini bilmiyorlardı.
"Ne oldu bana?" diye sordu. Sesi halsiz çıkmıştı.
Hemşire, Selda'nın gözlerinin içine baktı. Selda'yı diğer hasta zannedip acı haberi verdi.
"Önce metanetli olun. Bu sorunları umarım aşarsınız," dedi.
"Ne sorunları?" diye soran Selda, Hemşirenin ne demek istediğini anlamak ister gibi gözlerinin içine baktı.
"Hem beyninizdeki tümörden, hem de rahminiz parçalandığı için bir daha anne olamayacağınızdan bahsediyorum," dedi hemşire.
Selda boğazında bir yumrunun oturduğunu hissetti.
"Hayır," diye bağırdı.
Deli gibi çırpınmaya başladı. Yaptığı hamle ile dikişleri patladı. Sakin olmasını söyleyen Hemşireyi duymuyor gibiydi.
Sonunda bayıldı. Kalp atışları yavaşlamaya başladı.
Selda'yı tekrar ameliyathaneye aldılar.Yeniden başlayan kanamayı durdurmak zor olmuştu. Selda'yı ameliyathaneden çıkarıp, yoğun bakıma aldılar.
Selda, yıllar sonra kardeşi ile aynı yoğun bakım odasında yatıyordu.
Kader iki kardeşi her şeyin başladığı hastanede bir araya getirmişti. Hem de ölümle burun burunayken.Didem Hanım, bir oğluna, bir de hiç tanımadığı kızına baktı.
"Allah seni sevdiklerine bağışlasın kızım," dedi.
Sanırım kan çekiyordu. Didem Hanım bir türlü yeşil gözlerini kızından ayıramıyordu.
Engin Bey'de aynı şekilde gözlerini, Selda'dan ayrılamıyordu.
Belki hiçbir zaman onun kendi kızları olduklarını öğrenemeyeceklerdi ama kader bir şekilde onları bir araya getirmişti. Henüz bunun farkında olmasalar da.Taha gözlerini açtı. Gözlerini etrafta gezdirdi. Bir hastane odasında olmalıydı. Başını diğer tarafa çevirdiğinde ablasını gördü.
"Sen," dedi sesi fısıltı gibi çıkmıştı. Son zamanlarda rüyasında görüyordu bu kızı.
Her seferinde ellerini uzatıp 'bana yardım et," diyen kızdı."Evet, bu sensin."
Kader abla ve kardeşi bir araya getirdi.
"Benden yardım istedin. Sana söz veriyorum yardım edeceğim sana," diye fısıldadı.
Güneş yerini Ay'a bırakmıştı. Ufuk hastanenin bahçesinde oturup gökyüzüne bakıyordu. Bir yıldızın kaydığını görünce gülümsedi. Kendini geçmişte buldu.
18 Kasım 2008
İstanbulSelda yere serdiği battaniyeye uzandı. Yetimhanenin müdürü, onu burada görse çok kızardı. Ama küçük kız yıldızları izlemeyi seviyordu.
Selda yıldızların altında yatıp gökyüzünü izlemeyi seviyordu. Bu şekilde kendini özgür hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitmesin Hikayemiz (Hayalet Serisi 2) #Tamamlandı#
Mystery / Thrillerİş çıkış saatinin en kötü kısmı geride kalınca, Avrupa Yakasına giden yolda trafikte sıkışıp kalmaktı. Kolumdaki saate baktım telefonumun zil sesiyle yüksek sesle nefes alarak telefonu arabanın torpidosundan aldım arayan evi gözetleyen, Eren ve Far...