Tarumar

96 28 55
                                    

Sevdiğini kaybetme düşüncesi baş gösterdiğinde çaresiz kalırdın. İşin içine çaresizlik girdiği zaman yapmam dediğin şeyleri yaparken bulurdun kendini. Sevdiğim adam hastanede ölüm kalım savaşı verirken, ben kıyafetlerimi giymiş, Ufuk'un faillerinin peşine düşmüştüm. Ufuk, benim viran olmuş hayatımın, tarumar olmuş kalbimin içine doğan güneşti. Ve biri ya da birileri güneşimi söndürmüştü.

Temkinli adımlarla metruk binaya girdim. Etraf meşaleler ile aydınlatılmıştı. Etrafa dağılmış eski eşyalar vardı. Bir yerden  kahkaha şeklinde sesler geliyordu o tarafa doğru ilerledim. Yaklaştıkça seslerde duyuluyordu.

"Yalnız o polisin yanındaki kadın nasıl bağırdı öyle. Dedim kıyamet koptu," diyen kadından sonra tekrar gülmeye başladılar. Bunları duyduktan sonra gözümü bürüyen öfke yerini öldürme isteğine bıraktı.

"Ufuk denen polis çoktan ölümü hak etmişti. Ama sevdiği kadına evlilik teklifi ettikten sonra ölüme gitmesi en acı." Bu sözlerden sonra içeriye girdim. Beni fark eden kadın hızla masanın üzerinde duran silahını aldı. Geriye doğru eğildim. Silahın sesi büyük bir gürültü çıkardı. Hızla doğrulup oku kadına fırlattım. Ok kadının boğazına saplandı.

"Ufuk Öztekin'i hanginiz vurdu?" diye bağırdım. Adam, kadına bakakaldı. Gözlerimi kapattım.

"Ufuk Öztekin'i hanginiz vurdu?" diye bağırdım. Adam sesimi duyduktan sonra kendine geldi. Tam önünde durduğum adama yumruk attım. Adam yumruğun etkisi ile sendeledi.

"Öfke aklın alevini söndüren bir rüzgardır!" Birde karşıma geçmiş gevşek gevşek konuşuyordu. Adamın ensesine kadar gelen siyah saçlarını tuttum. Adam acı içinde bağırdı.

"Çok haklısın öfke aklın alevini söndüren bir rüzgardır ve benim öfkem seni cehenneme gönderecek." Sesim bana bile yabancı gelmişti.

"Yapamazsın," dedi. Deli gibi gülmeye başladım. Sesi o kadar emin çıkmıştı ki sanki beni tanıyordu.

"Yaparım eğer biri, benim sevdiğim adama zarar verirse onun eceli olurum."

"Ben yapmadım ben sadece tetikçiyim. O kadın ne dediyse onu yaptım." Ölüm korkusu baş gösterdiğinde bülbül gibi ötmeye başlamıştı.

"Hangi kadın?" Sesim fırtına öncesi sessizlik gibi sakin çıkmıştı.

"Kim olduğunu bilmiyorum zaten o da senin gibi giyinmişti. Bana bir milyar verdi gerisini de iş bittikten sonra vereceğini söyledi." Adamın saçlarını bıraktım geriye doğru itekledim.

"Ne zaman nerede alacaksın parayı?" Adam derin nefes alıp vermeye başladı.

"Bu gece saat üçte o buraya gelecek," dedi. Kolumdaki saate baktım. Saat üçe geliyordu. Doğru diyorsa her an burada olabilirdi.

"Eğer yalan söylüyorsan ecelin olurum. Şunu yok et," dedim. Bir an sinirle öldürdüğüm kadını göstererek. Kadının kumral saçları yüzünü kapatmıştı. Kırık dökük kanepenin arkasına saklandım adam da kadının cansız bedenini karton kutuların arkasına attı.

Aradan geçen süre zarfında deri siyah ceket giyen, siyah maske takan uzun sarı saçları sırtına kadar gelen kadın, bana çok tanıdık geliyordu. Siyah gözleri bir yerden tanıdıktı.

"İstediğini yaptım ama o polisi neden öldürmemi istedin?"

"Terör olmadan kaos olmaz." Bu seste bana tanıdık geliyordu. Birden maskesini çıkardı. Yüzünü görünce saklandığım kanepenin arkasından çıktım.

"Sen?" Sesim yaşadığım şaşkınlığı dışa vurmuştu. Ebrar karşımda duruyordu. Ufuk'u öldürmek isteyen Ebrar mıydı, ama neden?

"Neden?" diye sordum. İçinde birçok cevap barındıran soru cümlesi.

Bitmesin Hikayemiz (Hayalet Serisi 2) #Tamamlandı#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin