Büyük Hesaplaşma

118 31 98
                                    

Ocak 2015
İstanbul

İkilemde kalsam da Ateş'e söylemeye karar verdim. Ateş'in evine geldim. Ellerim zangır zangır titriyordu. Zile bastım. Işıklar yanmıyordu. Ateş neredeydi, büroya gittim bugün gelmediğini söylediler. Sırtımı kapıya doğru yasladım an kendimi yerde buldum. Düştüğüm yerden hızla kalktım. Silahımı çıkardım. Eve girdim. İçeriyi aydınlatan los bir ışık vardı.
Evin dört bir tarafını aradım ama Ateş'ten en ufak bir iz yoktu. Daha sonra gözüme gümüş bıçak çarptı.

Duvara saplanmıştı. Duvarda da kırmızı boya ile 'öğrendiklerini birine anlatırsan Ateş ölür, BELA' yazıyordu. Bela kimdi, Ateş ile ne ilgisi vardı, Ateş neredeydi? Aklımda deli sorular vardı. Belki de biri beni korkutmak filan istiyordu. Kırmızı montumun cebinden telefonumu çıkardım. Ufuk'u aradım.
Üçüncü çalışta açtı.

"Ufuk, Ateş yanında mı?"

"İnci tanesi sesine ne oldu neden endişelisin bu kadar, bir sorun mu var?" Derin bir nefes aldım.

"Ateş'i hiçbir yerde bulamıyorum. Ben, Ateş hakkında bir şey öğrendim. Ateş'in babası, Okan'mış."

"Selda, Okan kim, ne oluyor?" diye sordu.

"Telefonda olmaz. Anlatacağım her şeyi,"

"Tamam inci tanesi, Ateş'de yanımda değil." İyice endişelenmeye başlamıştım. Duvarın önüne çöktüm. Ufuk'a, Ateş'in evine gelmesini söylemiştim. Başımı ellerimin arasına aldım. Dizlerime kapandım.

Evin içinde sesler gelmeye başlayınca hızla oturduğum yerden kalktım. Silahımı doğrulttum. Görüş alanıma Ufuk ve Serdar girince silahımı aşağıya indirdim. Ufuk'a doğru koştum. Sımsıkı sarıldım. Nefessiz kalmıştım sanki.

"İnci tanesi neler oluyor?" diye sordu. Bugün olanları anlattım. Serdar ve Ufuk, beni şaşkınca dinlediler. Serdar, Burak ile ilgili bulduğum dosyayı alıp, Burak ile konuşmaya gitti.
Ufuk ile birlikte kaldık koca evde. Ufuk kaşları çatılı bir şekilde duvara baktı. Birde başıma 'Bela' faktörü çıkmıştı.

"Bela kim, bu ne demek oluyor?" dedi. Bilmiyordum. Kafam allak bullak olmuştu. Telefonuma gelen mesaj sesi ile gözlerimi Ufuk'tan ayrıldım. Mesajı okuduğumda telefonum yere düştü.
Ufuk kolumdan tuttu.

"Neler oluyor?" diye sordu.

"Ateş ve Serdar kaçırılmış. Eğer bildiklerimizi birine anlatırsak ikisi de ölürmüş," dedim. Ateş'in yüzü dağılmış bir haldeydi. Serdar biraz önce yanımızdaydı ne ara kaçırılmıştı? Aklıma gelen detay ile ayağa kalktım. Ama başım dönüyordu. Ne zaman korksam sonunda bayılırdım. Her yeri bulanık görmeye başladım. Kendimi Ufuk'un kollarına bıraktım.

Nisan 2019
Ankara

Ateş delirmiş gibiydi. Eline ne geçerse fırlatıyordu, Burak hiçbir tepki vermiyordu. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Odaya gelen Doktor ve Hemşire korku dolu gözlerle Ateş'e bakıyordu. Birden Ateş, bana baktı. Anladım ki büyük hesaplaşma bugün bu odada yapılacaktı. Ufuk ile göz göze geldim. Gözümü kaçırdım. Bu seferde Serdar ile göz göze geldim. Serdar'ın konuşacağını anlayınca başımı olumsuz anlamda salladım.
Ateş ve Burak'ı kaybedeceğimi biliyordum ama Serdar ve Ufuk'un da, Ateş ve Burak'ı kaybetmesini istemiyordum.

"Sen, benim kardeşimdin. Bana nasıl ihanet ettin Selda?" Ateş'e baktım. İhanet ettiğimi düşünüyordu ama susmamın asıl sebebi Ateş ve Burak'ın iyiliği içindi. Ben, Ufuk ve Serdar engellemek istedik ama başarısız olduk. Aslında unutmamıştım. Durdurduğumuzu zannetmiştik.
Gözümün önüne Çiğdem'in öldüğü gün gelmişti.

Bitmesin Hikayemiz (Hayalet Serisi 2) #Tamamlandı#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin