Burak'tan
Ben Burak Özyılmaz, ailemi evimizde çıkan yangında kaybettim. Sevdiğim kadını arabama yerleştirilen bombanın infilak etmesi sonucu kaybettim.
Belki de hayatta hep kaybeden taraf olacaktım.
Geçmiş geleceğime perde çekmişti.Mayıs 1999
Uykum hafif olduğu için en ufak seste uyanırdım. Gözlerimi açtığımda uyku sersemi olduğum için ilk birkaç dakika beni neyin uyandırdığını anlamadım.
Sesler geliyordu. Boğazımda inanılmaz bir ağrı vardı.
Odamdan çıktığımda evimizde yabancı insanların olduğunu gördüm. Siyah dumanlar etrafımı sarmıştı. Yükselen ateş sanki büyük bir öfke patlaması yaşıyor gibiydi. Yanıma gelen itfaiye eri kolumdan tuttu.Şaşkınlığın verdiği duygu selinden dolayı olmalı adamın, beni yönlendirmesine izin verdim. Evden çıktığımızda gecenin ayazı ciğerlerime kadar işledi. Girdiğim şoktan çıktığımda annemin ve babamın yokluğunu hissettim. Onlar içerde kalmış olmalıydı.
"Anne, baba." Sesim öyle güçlü çıkmıştı ki bir kadının yanıma gelip, beni kollarının arasına alması bir olmuştu. Bir kez daha bağırdım. Sesim gecenin karanlığında kaybolup gitmişti.
Aradan geçen zaman zarfında beni evden çıkaran itfaiye eri yanımıza geldi. Yanan evimizden gözümü ayrılmıyordum. İki katlı, kırmızı müstakil evimizden geriye virane olmuş, yangından dolayı simsiyah olan evimiz kalmıştı. Ne annem, ne de babam yanımda değildi.
"Başkomiserim, kadın ve adamı kurtaramadık. Yangından geriye bu küçük adam kaldı." Hızla başımı adama çevirdim. Kalbim maraton yarışına katılmışım gibi hızla atmaya başladı. Dizlerim beni daha fazla taşıyamadı. Yere çöktüm.
"Baba, anne." Sesim gecenin karanlığında kaybolup gitmişti aynı zamanda duygularımda beni mahvedeceğini haykırır gibi kalbimde amansız acı bırakmıştı.
Her şey göz açıp kapanıncaya kadar olup bitmişti. Bir günde anne ve babasız kalmıştım. Annem ve babam kaçarak evlendikleri için başıma sokacak bir evim kalmadığı için yetimhaneye yerleştirilmiştim. Bundan sonraki altı yılımı geçireceğim yere baktım. Büyük bir binaydı.
Binanın dışı yeşile boyanmıştı. Camlardan her yaş grubundan çocuklar merakla bana bakıyordu. Dünden bu yana sessizliğe gömülmüştüm.Zaman hızla geçiyordu. Bugün on üç yaşıma girmiştim. Anne ve babamsız ilk doğum günümdü.
Yanıma gelen isminin Serdar olduğunu öğrendiğim çocuk yine benimle konuşmaya çalıştı.
Sadece yüzüne bakıyordum. Kısa siyah saçları vardı. Beyaz tenliydi. Gülünce sağ yanağında gamze belirliyordu.
O, benim aksime annesini ve babasını hiç tanımamış.
Bir anneannesi varmış. O da ölünce yolu buraya düşmüş. Benden iki yaş küçükmüş."Hey Serdar, git bana buz gibi su getir." Sesin geldiği yere baktığımda benden üç yaş büyük olan ismini Ferhat olduğunu bildiğim sarışın çocuğu gördüm.
"Ferhat, benimle uğraşma. Bak ilerde Ateş var," dedi. Serdar'ın dediği yere baktığımda uzun boylu, sarı saçları dağınık bir halde duran, mavi gözleri öfke ile bakan çocuk ile göz göze geldim. O da, benim gibi sessizdi kimse ile konuşmazdı ama yardıma muhtaç olan insanlara yardım ederdi.
"Bırak beni," diye bağıran kızın sesi ile ayağa kalktım. Yine o kızdı. Bu sefer kızı sıkıştıran başka bir kızdı. Kızın uzun düz kahverengi saçlarını tutmuş sırtını duvara vuruyordu.
"Bırak lan kızı,"diyen Ateş'in ne ara diğer tarafa geçtiğini bilmiyordum. Ateş'in sesini duyan kız uzaklaştı. Dayak yiyen kız kendini yere bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitmesin Hikayemiz (Hayalet Serisi 2) #Tamamlandı#
Mistério / Suspenseİş çıkış saatinin en kötü kısmı geride kalınca, Avrupa Yakasına giden yolda trafikte sıkışıp kalmaktı. Kolumdaki saate baktım telefonumun zil sesiyle yüksek sesle nefes alarak telefonu arabanın torpidosundan aldım arayan evi gözetleyen, Eren ve Far...