Meftun

179 52 69
                                    

5 Ocak 2009

Korku zehirli sarmaşık gibi beynimi ele geçirmişti sanki.
Ölüm bir nefes kadar yakınımdaydı.

Sude gittikçe yaklaşıyordu, ben ise geri adım atıyordum. Korku üzerime leke gibi yerleşirken bayılmak üzere olduğumu hissedebiliyordum.

Ne zaman bu derece korksam sonunda bayılırdım. Artık sona gelmiştim. Burada beni, Sude ve çetesinin elinden kimse kurtaramazdı.

Sude elindeki makası yukarıya kaldırdı. Korkudan dolayı gözümü kapattım. Bayılmamak için direniyordum. Kalbim güm güm atıyordu. Belki de bu son atışıydı.

Kendime bir kez daha lanet ettim. Neden korkak bir fare gibi davranıyordum, neden karşılık veremiyordum, neden ecelini bekleyen insan gibi ölümün kapımı çalmasını bekliyordum?
Kendimi ölüme hazırlamıştım bile.

"Korkak bir fare gibi kaçma sakın. Kanının son damlasına kadar savaş." Ufuk'un sesi kulaklarımda yankılandı.

Gözlerimi hızla açtım. Ben,  Sude ve çetesinden başka kimse yoktu. Belki de savaşmalıydım.

Sude'nin hiç beklemediği bir anda saçını tuttum. Diğer elim ile de makası tutan elini tuttum. Sude'nin uzun kahverengi saçlarının elimde kaldığını hissedebiliyordum.

"Bak sen, Selda'ya. Düello sahnesi izler gibi birazdan silahlar filan da çıkar tam olur."

Ebru'nun sesi yaşadığı şaşkınlığı dışa vurdu. Ben bile kendime şaşırmışken, onların şaşırmaması abest olurdu. Ben bu zamana kadar hep ezilen, hor görülen taraf olmuştum. Kimseye bir şey diyemezdim.

"Ebru ne diyorsun, kurtarın beni, bu aptalın elinden," diye bağıran Sude ile harekete geçtiler.

Etrafımı sardılar. Sude'yi elimden aldılar. Sude elimde kalan saç tutamlarına baktı. Gözlerinin musluktaki suyun akması misali akmasını bekledim. Zira gözleri dolmuştu. Hani derler ya  "dokunsalar ağlayacak" diye şu an bu durumdaydı. Sude'yi ilk defa bu şekilde görüyordum.

"Öldün kızım sen," dedi. Sesi ölümün soğuk sesini yansıtıyordu sanki.
İşaret vermesi ile çete akbabalar gibi üzerime çullandı.

Akvaryumdaki balığın susuz bırakıldığında çaresiz kalması gibiydi şu an hissettiklerim. Kolu kanadı kırılmış bir kuştan farksızdım.

Korku zehirli sarmaşık gibi düşüncelerimi sarmıştı. Zincirinden kurtulan boğa gibi üzerime saldırmışlardı.

Gözlerimi kapattım. Ölümün kapımı çalmasını bekledim.
Bir an bir şey oldu. Üzerimdeki ağırlık hafifledi. Gözlerimi açtığımda önüme kalkan gibi geçen bir erkek bedeni gördüm. Bu kokuyu biliyordum. Bu Ufuk'un kokusuydu.

"Dağılın lan." Bir aslan gibi kükredi. Sude hiçbir tepki vermeden duruyorken, diğerleri gitmişti bile. Başım dönmeye başladı. Daha fazla dayanamadım. Ufuk ile göz göze geldim. Sonrası benim için karanlıktı.

13 Mart 2019
Ankara

Gözlerimi açtığımda hastane odasındaydım. Özel hastane olmalıydı. Zira her şey fazla lükstü.
Bir buzdolabı vardı. Yatağın hemen karşısında nar çiçeği renginde bir kanepe vardı. Kanepenin yanında beyaz bir sandalye vardı.
Benim yattığım yatağın dışında bir yatak daha vardı. Ama boştu. Odada tek başınaydım.

Kendimi kaybetmeden önce Hemşirenin söyledikleri kulaklarımda yankılandı.

"Hem beyninizdeki tümörden, hem de rahminiz parçalandığı için bir daha anne olamayacağınızdan bahsediyorum," demişti.

Bitmesin Hikayemiz (Hayalet Serisi 2) #Tamamlandı#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin