Ufuk'tan
Sevdiğin birinin ölüm haberini almak acı veriyordu. Acı ucu bucağı olmayan bir yol gibi kalbimin en ücra köşesine yerleşiyordu.
Morgun önünde bekliyorduk. Selda'nın ölü bedenini teşhis etmek için bekliyorduk. Bunu yapacak cesaretim yoktu.
Yapamazdım. Kardeşim dediğim kızın ölü bedenini teşhis edemezdim."Ben yapamam," dedim. Ateş yaşlı gözlerle baktı. Yüzünde kabuk bağlamış yaralar vardı. Nedenini bilmiyordum ama Burak ile kavga ettiklerini görmüştüm. Daha doğrusu Burak, Ateş'in gözlerinin içine nefretle bakıp sanki içinde biriktirdiği öfkeyi dışa vurmuştu.
Benim dışında, Burak, Ateş ve Serdar morga girdiler. Bende duvara çöktüm. Hala üzerimde olan Selda'nın kanının bulaştığı gömleğe baktım. Kan kurumuştu kırmızıdan kahverengiye dönmüştü neredeyse.
Elimi Selda'nın kanının bulaştığı yere götürdüm. Gözlerimi kapattım. Sanki karşımda Selda varmış gibi hissettim."Selda nerede?" diye bağıran Ateş ile olduğum yerden kalktım. Gözlerimi morgun kapısına çevirdim. Ayaklarım geri adım atsa da morga girdim. Soğukluk içime kadar işledi.
"Ne oluyor?" diye sordum. Alacağım cevaptan korkuyordum.
"Selda yok," diyen Serdar'a baktım. Selda'nın cansız bedenini görmüştüm. Şimdi nasıl olmazdı? Aklımdan geçen soruları Ateş, hastane görevlisine sordu.
"Selda'nın cansız bedenini ameliyathaneden çıkardığınızda gördük. O zaman Selda nerede?" Sesi Azrail'in beden bulmuş halini yansıtıyordu sanki.
"Bilmiyorum efendim," diyen görevlinin yakasını tuttum. İçimde birikmiş olan acı, öfke olarak dışa vurmuştu sonunda.
"Ne demek bilmiyorum lan," diye bağırdım. Kamp ateşinin içine atılan odunların küle çevrilmesi gibi yok oluyordum her geçen saat.
"Sakin ol Ufuk." Kolumdan tutan Ateş ile görevliyi bıraktım.
"Ne sakin olmasından bahsediyorsun lan," diye bağıran Burak'a baktım. Ateş, Burak'a baktı. Beni bırakıp, Burak'ın karşısına geçti.
"Bana kızmaya hakkın var, tamam mı?" dedi.
"Şimdi de duygu sömürüsü mü yapacaksın Ateş," dedi. Derin bir nefes aldım. Serdar'a baktım. O da şaşkınlıkla ikiliye bakıyordu.
"Burak, bana olan kızgınlığını bir kenara bırak. Selda'yı bulmalıyız," diyen Ateş umutla, Burak'a baktı. Burak, Ateş'i itekledi.
"Seninle cehenneme bile gitmem şu saatten sonra şu dakikadan itibaren benim için ölüsün," dedi. Delirmek üzereydim. Selda ortada yoktu, bu ikisi de her şeyi kenara bırakmış kavga ediyordu.
"Gitmemi mi istiyorsun? Giderim. Kalmamı mı istiyorsun? Kalırım. Ama önceliğimiz Selda'nın can güvenliği. Belli ki birileri, Selda'nın öldüğünü düşünmemizi istedi. Ne olursa olsun Selda'yı bulacağım," diyen Ateş kararlı gözüküyordu.
"Nasıl bulacaksın bildiğin yöntem ile mi?" Burak imalı bir şekilde konuştu.
"Evet, bildiğim yöntem ile." Burak, Ateş'e yumruk attı.
"Ne olursa olsun sen busun," diye bağırdı. Elini kaldırdı. Aralarına girdim. Burak'ın kolunu tuttum. Hiç beklemediği bir anda yüzüne yumruk attım.
"Kendinize gelin, Selda ortada yok, siz burada kavga mı ediyorsunuz?" diye bağırdım.
"Bakın aranızdaki sorunu bilmiyorum ama Ufuk haklı. Kendinize gelin, Selda'yı bulmalıyız," diyen Serdar'a baktım.
Serdar derin bir nefes alıp sözlerine devam etti."Büyük güç büyük sorumluluk getirir. Hadi birlik olup kız kardeşimizi bulalım," dedi. Burak, Ateş'e baktı.
"Selda için," dedi.
Önce hastanenin güvenlik kameralarına baktık. Sonunda Selda'nın görüntülerini bulduk. İki kişi, Selda'yı hastaneden çıkarıyordu. Hastane bahçesinde herhangi bir görüntü yoktu.
Birileri görüntüleri silmiş. Canım yanıyordu yüzme bilmeyen birinin denize girmesi gibi boğulmak üzereydim şu an."İyi misin kardeşim?" Elini omzuma koyan Serdar'a baktım. "İyiyim" der gibi başımı salladım.
"Değilsin," diyen Ateş'e baktım. Belki de inkar etmenin bir yararı yoktur.
"Canım yanıyor acı beni içine hapsediyor sanki," dedim.
"Bizi biz yapan yaşadığımız acılardır," diyen Ateş arkasını dönüp gitti.
Ne olursa olsun Selda'yı bulacaktım.
"Merak etme onu bulacağız," diyen Serdar'da gitti. Güvenlik kamerasının olduğu odadan çıktım.
"Kahraman olmak kendinin ve ailenin güvenliğini ön plana koymaktadır," diyen Ateş'in sesi ile olduğum yerde kaldım. Ateş bunu, Burak'a söylemişti.
"Ne yani Hayalet bir kahraman mı?" diye sordu. Kaşlarımı çattım. Ateş'in söylediği bu cümlenin Hayalet ile ne ilgisi vardı?
"Burak dünya adil bir yer değil. Suçlular serbest kalırken, masum insanlar ölüyor," diye bağırdı.
Burak, Ateş'i itekledi."Sende geceleri Hayalet kimliğine bürünüp, suçluları mı öldürdün?" diye bağırdı. Duyduklarımdan sonra kulaklarım çınlamaya başladı. Nefes alıyordum ama aynı zamanda almıyor gibiydim.
"Şu dakikadan itibaren sen değil, ben konuşmalıyım."
"Biliyorum Burak, ama dünya adil bir yer değil. Her zaman istediğimizi yapamayız."
Biliyor musun, Ateş gün geçtikçe geçmişin daha gizemli oluyor. Şimdi yıkıl karşımdan!" Burak ile göz göze geldim. Kaşlarını çattı. Alkışlamaya başladım.
"Bravo hepimizi ayakta uyutmuşsun. Senin bu kimliğini başka kim biliyor?" diye sordum.
"Serdar hariç hepiniz," dedi.
"Artık bende biliyorum." Arkamdan gelen ses ile arkamı döndüm. Serdar ile göz göze geldim. Serdar, Ateş'in yanına gitti.
Sadece sarıldı. Serdar böyleydi, her türlü soruna çözüm bulurdu. Hep ılımlı yaklaşırdı."Hadi, şimdi kardeşimizi bulalım," dedi.
"Seninle, Selda'yı bulduktan sonra hesaplaşacağım," dedim.
&&&&
Merhaba bu bölüm geçiş bölümü oldu. Asıl olaylar bundan sonra başlayacak.
Sizce Selda nerede, Selda'yı kim kaçırdı, Ufuk, Selda'yı bulduktan sonra Ateş'e ne yapacak?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitmesin Hikayemiz (Hayalet Serisi 2) #Tamamlandı#
Mistero / Thrillerİş çıkış saatinin en kötü kısmı geride kalınca, Avrupa Yakasına giden yolda trafikte sıkışıp kalmaktı. Kolumdaki saate baktım telefonumun zil sesiyle yüksek sesle nefes alarak telefonu arabanın torpidosundan aldım arayan evi gözetleyen, Eren ve Far...