Kaderin senin için hazırladığı oyunu önceden öngöremezdin. Kader beni öyle bir oyuna getirmişti ki Taha'nın gözünde, karısını aldatan aşağılık bir adam gibi göründüğümün farkındaydım.
Taha'nın simsiyah gözleri alev topu gibiydi. Taha'nın hemen arkasında da Nida ve Ateş vardı. Başımı iki yana salladım."Lan ne yapıyorsunuz?" Taha'nın öfke barındıran sesi ile Pelin denen kadını kendimden uzaklaştırdım. Taha arkasını döndü.
"Sana demiştim bu adam, ablamı gerçekten sevseydi onu unutmazdı demiştim." Nida başını iki yana salladı.
"Taha hemen cezasını veriyorsun belki de olay bizim gördüğümüz gibi değildir." Başımı 'evet' der gibi salladım ama kimse bu hareketimi görmedi.
"Nida burası mahkeme salonu değil, bu adamda." Eli ile beni gösterdi. Gözlerimin içine öfkeyle baktı.
"Bu adam da, senin müvekkilin değil. Bu adam, karısını aramak yerine onun bunun koynunda gönül eğlendiren aşağılık piçin teki," diye bağırdı. Ateş, Taha'nın kolundan tutup kendisine dönmesini sağladı. Yumruk attı. Taha başını kaldırdı. Elini kanayan dudağına götürdü.
"Haddini bil Taha!" Taha gülmeye başladı. Beni gösterdi.
"Ateş ağabey, benim büyüğümsün. Sana saygıda kusur etmek istemem ama bu odada haddini bilmesi gereken biri ya da birileri varsa bu ikisidir." Gözlerimi kapattım. Tam her şeyin göründüğü gibi olmadığını söyleyeceğim an başıma şiddetli bir ağrı girdi. Yine net olmayan görüntüler gözümün önüne geldi.
"Ufuk gelme." Bir yandan bağırıp, bir yandan gülen kadının sesi kulaklarımda yankılandı.
Elimi kulaklarıma kapattım. Derin nefes alıp vermeye başladım. Soğuk terler akıyordu alnımdan. Bir taraftan da kulaklarımda yankılanan sesler vardı.
"Ufuk çok kötüsün böyle şaka yapılır mı?"
"İnci tanem nereden bilebilirdim ki ciddiye alıp adamı eşek sudan gelinceye kadar döveceğini."
"Seviyorum adam seni, biri sana zarar verirse karşısında hiç tanımadığı Selda'yı bulur."
Dizlerimin üzerine çöktüm. Sanki sihirli kelimeyi bulmuş gibiydim. Dudaklarımın arasından karımın ismi döküldü.
"Birde utanmadan ablamın ismini mi söylüyorsun?" Öfkeli sesi duyunca rüyadan uyanmış gibi kendimi olayların akışında buldum. Taha kendisini tutan Ateş ve Burak'ın kıskaçından kurtulmaya çalışıyordu.
"Bırakın beni, birde utanmadan 'Selda' diyor. Lan hangi yüzle ablamın adını ağzına alıyorsun pezevenk," diye bağıran Taha kendini yerde buldu. Nida çığlık attı. Burak, Taha'nın sözlerinden sonra yakasından tutup yumruk attı.
"Daha ne kadar inkar edeceksin?" Ayağa kalktım. Bir anda buraya nasıl gelmiştim ki? Etrafıma baktığımda yemyeşil alan gözüme çarptı. Yaseminler ve orkidelerin arasında bembeyaz elbise giymiş arkası dönük kadının ne demek istediğini anlamadım. Upuzun kahverengi saçları rüzgarın etkisiyle havada uçuşuyordu.
"Neyi inkar edeceğim," diye sordum. Kalbim ağzımda atıyor gibiydi.
"Karın ve kızın ucu bucağı olmayan kuyuların ardında bundan sonra ne onlar oradan çıkabilir, ne de sen, onları kurtarabilirsin?" Yavaşça yüzünü bana döndü. Fotoğrafta gördüğüm karımın deniz mavisi gözleri, gökyüzü misali mavi gözlerimi buldu.
"Baksana, kanlı notların sahibi, kızımızı bizden aldı ne ben, ne de sen kızımızı koruyamadık." Kucağında kanlar içinde olan bebek vardı. Ağlamıyordu. Bebeği kucağıma verdi. Bebek buz gibiydi. Karımın deniz mavisi gözlerinin içine baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitmesin Hikayemiz (Hayalet Serisi 2) #Tamamlandı#
Misterio / Suspensoİş çıkış saatinin en kötü kısmı geride kalınca, Avrupa Yakasına giden yolda trafikte sıkışıp kalmaktı. Kolumdaki saate baktım telefonumun zil sesiyle yüksek sesle nefes alarak telefonu arabanın torpidosundan aldım arayan evi gözetleyen, Eren ve Far...