Ateş ile su birbirine zıt kavramlar ateş koca bir şehri yok edecek güçteyken, su ateşin verdiği hasarı söndürür peki kendi canından kanından olan evladın seni ateşe atarsa suyun söndürmeye gücü yeter miydi?
"Ne bekliyorsunuz tutuklayın," diye emir veren kızım ile polisler silahlarını bize doğrulttu aylardır içimde bir umut vardı belki bu yaptıklarının ardında mantıklı bir sebep vardır diyordum ama kızım bu seferde bizi polislere şikayet etmişti.
Ateş'in okyanus misali mavi gözlerinin içine baktım inci tanesinin bu yaptıklarının ardında mantıklı bir sebep olabileceği fikrini aklıma o sokmuştu."Yanıldın ağabey." Sesim varla yok arası çıkmıştı derin nefes alıp konuşmaya devam ettim.
"Uğruna canımı vereceğim kızım beni çoktan silip atmış." Yayımı ve okumu yere bıraktım ellerimi havaya kaldırdım diğerleri de teslim olunca polisler yanımıza geldi kelepçelediler.
"Götürün onları," diyen Başkomiser ile polisler başlarını salladılar depodan çıktık polis arabalarının yanına geldiğimiz an havai fişekler patladı.
"Eğil," diye bağıran Ateş ile arabanın arkasına saklandım havai fişeklerin ardından silah sesleri gökyüzünü delip kulaklarımda yankılanıyordu.
"Neler oluyor?" diye bağırdım.
Silah sesleri kesilince olduğumuz yere birilerinin geldiğini ayak seslerinden anladım Ufuk'a sımsıkı sarılmıştım.
"Anne, baba iyi misiniz?" Barış'ın sesini duyunca başımı kaldırdım şaşkınlıkla oğlumun gökyüzü misali mavi gözlerinin içine baktım.
"Senin burada ne işin var?" diye sorduğumda kolumdan tuttu ayağa kaldırdı bileklerimdeki kelepçeyi elindeki anahtar ile çözdü.
"Polisler kendine gelmeden buradan çıkmalıyız." Tam arabaya bineceğimiz an duyduğumuz sesle olduğumuz yerde kaldık.
"Barış," diye bağıran inci tanesine döndüğümüzde elinde gördüğüm silah ile yüreğim ağzımda atmaya başladı.
"Sakın," diye bağırdım ben oğlumun önüne geçemeden silah patladı Barış yerinde sendeledi.
"Barış." Sesim gökyüzünü delip kulaklarımda yankılandı ay ışığının vurduğu yüzünde acıyı en derinden hissettim silah art arda iki kere daha patladı oğlum dizlerinin üzerine çöktü.
"Oğlum," diye bağırdım dizlerimin üzerine çöktüm başını dizlerime yatırdım ağzından gelen kanı görünce gözümün önüme Serra geldi o da bıçaklandığı zaman ağzından kan gelmişti kumral saçları yüzünü kapatmıştı son sözleri 'beni affedin' demek olmuştu.
"Hayır, hayır seni de kaybedemem," diye bağırdım evlat acısını bir kez daha yaşayamazdım yüreğim buna dayanamazdı.
"Sen ne ara bu kadar aşağılık biri oldun?" Ufuk'un canhıraş sesini duyunca başımı kaldırdım inci tanesinin kolundan tutmuş sarsıyordu elini havaya kaldırdı tenin tene çarpma sesi gecenin bir saatinde duyulan tek sesti.
"Oğluma bir şey olursa ölümlerden ölüm beğen Hatice Yıldırım," diye bağırdı başımı iki yana salladım oğluma hiçbir şey olmayacaktı.
"Nabzı atmıyor," diye bağıran Ateş ile oğlumun nabzına baktım ama nabız alamıyordum başımı kalbinin üzerine koydum oğlumun kalbi atmıyordu hızla başımı kaldırdım.
"Oğlum," diye bağırdımAğabeyine.
"Ağabey." Beni oğlumdan kopartan kızımın sesini duyunca oğlumun cansız bedenini yere bıraktım elleriminden destek alarak ayağa kalktım kızımızın karşısına geçtim kanlı elimi havaya kaldırdım tokat attım başı sola doğru döndü.
"Neden oğlumu öldürdün?" Sesim fırtına öncesi sessizlik gibi sakin çıkmıştı gözlerimin içine pişmanlıkla bakıyordu kollarından tutup sarsmaya başladım.
"Ağabeyindi o senin ellerinde ağabeyinin kanı var," diye bağırdım.
"Ben yapmadım." Elinde sımsıkı tuttuğu silah olmasa gözümün önünde oğlumu vurmasaydı sözüne inanırdım ama gözümün önünde oğlumu vurmuştu. Silahı elinden aldım havaya kaldırdım.
"Biraz önce bu silahtan çıkan kurşunlar oğlumu benden aldı bunu ağabeyine nasıl yaptın inci tanesi?" Başını iki yana salladı.
"Ben yapmadım ağabeyimi ben öldürmedim inan bana anne ben." Attığım tokat ile sözleri yarıda kesildi silahı havaya kaldırdım.
"Keşke bu silahtan çıkan kurşunlar senin canına mal olsaydı," dedim ama sözler ağzımdan ok gibi fırlattığı an kalbime hançer saplanmıştı. Bir kez daha silah patladı etrafıma baktım ilerde birini gördüm kollarımın arasına yığılan kızım ile yere yığıldım.
"Ağabeyimi ben vurmadım demiştim anne." Gözlerimden akan yaşlara yenileri eklendi kızımın deniz mavisi gözleri kapandı aynı gün içinde iki evladımı kaybedemezdim.
"Aç gözlerini inci tanesi," diye bağırdım.
Acı bedenimi sarmıştı evlatlarım, beni bırakıp gidiyordu başımı iki yana salladım.
"Açın gözlerinizi," diye bağırdım.
Bitmesin Hikayemiz son gaz devam ediyor okumak isterseniz Selda ve Ufuk'un maceralarını Bitmesin Hikayemiz (Hayalet Serisi 3) 'e bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitmesin Hikayemiz (Hayalet Serisi 2) #Tamamlandı#
Mystery / Thrillerİş çıkış saatinin en kötü kısmı geride kalınca, Avrupa Yakasına giden yolda trafikte sıkışıp kalmaktı. Kolumdaki saate baktım telefonumun zil sesiyle yüksek sesle nefes alarak telefonu arabanın torpidosundan aldım arayan evi gözetleyen, Eren ve Far...