Elyel.
Çok karanlık gece anlamına gelir. Ben bazen kendimi bu tabire benzetirdim. Polis olmak sanıldığı gibi kolay değildi. Polislerin ve askerlerin hayatları pamuk ipliğine bağlı olurdu. Zaman zaman ölüm ile burun buruna gelirdik ama yolun sonunda varacağımız mertebe sayesinde ölüm ile burun buruna gelmek bizler için zulüm değil, lütuftu. Sonuçta şehit olmak her insan ister. Belki de şimdi küçüklükten beri hayal ettiğim mertebeye varacaktım.
Tabutçu enseme her ne yapıyorsa hareket edemezsem bile acıyı iliklerime kadar hissediyordum."Ben bu dünyada çok acı çektim," diye söze başladı. Eğer konuşabilseydim 'bu hayatta herkes acı çeker acı çekmeyen birini bulmak istersen bulamazsın' demek isterdim. Sesi titriyordu, sesinin titrediği gibi ensemdeki ellerinin de titrediğini karşımda duran aynadan görebiliyordum.
"Hayatın adil olmadığını on dört yaşındayken öğrendim. Babam, annemi ve beni ikinci ailesi için terk ettiğinde ona gitmemesi için yalvardım. O, bana ne dedi biliyor musun?" Sesi gittikçe yükselmeye başlıyordu.
"'Küçük bey dünya adil bir yer değil. Sana seçim şansı sunar ve sen kendin için doğru olduğunu düşündüğün şeyi seçersin. Benim için doğru olan Gökçe ve çocuklarımın yanında olmak' dedi. Söylesene ben, onun çocuğu değil miydim?" diye bağırdı. Ağlıyor gibiydi zira sesi buğulu geliyordu. Derin bir nefes alıp konuşmasına devam etti.
"O zamanlar daha on iki yaşındaydım. Yalvarmalarıma rağmen bizi terketti o gün öğrendiğim ikinci ailesine gitti. Yine de ondan vazgeçmedim beni de sevsin diye onun hoşlandığı ne varsa yaptım?" Bunları bana neden anlatıyordu bilmiyorum ama sonunda kötü bir şeylerin olacağını hissediyordum. Elini havaya kaldırdığı an baş parmağının başından başlayıp aşağıya doğru inen zümrüdü anka dövmesi gördüm. Hafızama kazımak ister gibi dövmeye bakmaya başladım. Rüyam aklıma geldi benzerimin söylediği sözler zihnimde yankılandı.
'İşte sende zümrüdü anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğacaksın," demişti. Tabutçu'nun yeniden konuşması ile dikkatimi ona verdim.
"Annem, ben on dört yaşındayken öldürüldü. O günden sonra sokaklarda dilenmeye başladım. Kendilerine 'Yengeç' diyen çetenin eline düştüm. Onlar için para kazanmaya başladım ya da çalmaya başladım eğer istedikleri miktarı getirmezsem cezam ağır olurdu." Kar maskesini çıkarıp kenara attı. Sarı ışık gerçeği gözüme sokmak ister gibiydi. Karşımda duran adamın yüzünün yarısı tanınmaz haldeydi. Siyah dalgalı saçları vardı kehribar gözleri öfke ve nefret karışımı bir şekilde bakıyordu gözlerimin içine.
"On yedi yaşına geldiğimde çektiğim acılara dayanamayacağım için kaçtım. Kurtulduğumu sandım ama Nizam, beni yakaladı beni sığınak dedikleri depoya götürdü. Beni, Reyyan denen uzun boylu, deniz mavisi gözleri olan, saçlarının bir kısmı omuzlarına gelen, bir kısmı ensesine gelen sözde yaramazlık yapan çocuklara ceza veren kadının önüne attı." Gözlerimin içine nefretle baktı. Söyledikleri beynimin içinde dönmeye başladı. Bağlantı kurmaya çalışıyordum. Gözlerim deniz mavisiydi bir zamanlar kahverengi olan saçlarımı kumrala boyatmıştım. Sırtıma gelen kumral saçlarımın bir kısmı omzuma, bir kısmı da enseme geliyordu. Enseme gelen tarafın ucunu kızıla boyuyordu. Hareket mekanizmam yeniden çalışmaya başladı artık hareket edebiliyordum konuşmak yerine dinlemeyi tercih ettim.
"Reyyan kaçtığım için yüzümü kezzap ile yaktı. Yirmi iki yaşıma geldiğimde bende, ona aynı şeyi yaptım. Daha sonra onu canlı canlı tabuta koyup gömdüm. O günden sonra Yengeç dağıldı, Akrep oluştu. Kendimize takma isimler koyduk. Bana kimisi 'Kasap' dedi kimisi de 'Tabutçu' dedi." Sanki beni aydınlatmak istiyor gibiydi. Beynimde şimşekler çaktı. Gözlerim deniz mavisi, saçlarım kesilmişti. Ben şu an Reyyan'ı anımsatıyordum. Dış görünüşü Reyyan'a benzeyen kişileri kendine kurban seçiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitmesin Hikayemiz (Hayalet Serisi 2) #Tamamlandı#
Mystery / Thrillerİş çıkış saatinin en kötü kısmı geride kalınca, Avrupa Yakasına giden yolda trafikte sıkışıp kalmaktı. Kolumdaki saate baktım telefonumun zil sesiyle yüksek sesle nefes alarak telefonu arabanın torpidosundan aldım arayan evi gözetleyen, Eren ve Far...